Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, bir gece rüyâsında: "Kalk, Zemzem kuyusunu kaz" diye bir emir aldı. Oğlu Hâris ile beraber Kâbe'nin yakınındaki, işâret edilen yeri kazmaya başladılar.
Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, bir gece rüyâsında: "Kalk, Zemzem kuyusunu kaz" diye bir emir aldı. Oğlu Hâris ile beraber Kâbe'nin yakınındaki, işâret edilen yeri kazmaya başladılar.
Önceleri pek ilgilenmeyen Kureyşliler, Zemzem kuyusunun açıldığını görünce, sonradan hak talep ettiler. Dediler ki: "Bu, bizim dedelerimizin kuyusudur. Burada bizim de hakkımız var. Üstelik senin bir tek oğlun var. Eğer bizim teklîfimizi kabul etmezsen, sen bizimle başa çıkamazsın."
Abdülmuttalib, gerçekten de onlarla mücâdele edecek, hakkını savunacak durumda değildi. Cenâb-ı Hakk'a şöyle yalvardı:
"Yâ Rabbî! Bana on çocuk ihsân eyle! Eğer bu duâmı kabul edersen, sana, onlardan birini, Kâbe-i muazzamanın yanında kurbân edeceğim."
Allahü teâlâ, onun bu duâsını kabul etti ve on oğlu oldu. Bu on oğlundan birinin adı Abdullah'tı; çocukları içinde en çok onu seviyordu.
Bir gece Abdülmuttalib'e rüyâsında şöyle bir ikâz yapıldı: "Yâ Abdel-muttalib, adağını yerine getir." Abdülmuttalib, seneler önceki adağını unutmuştu. "Adağını yerine getir" diye ikâz edilince, sabâhleyin, hemen bir koç kesti. Ertesi gece yine ikâz edildi: "Ondan daha büyük bir kurbân kes."
Bu defa, bir sığır kurbân etti. Fakat yine ikâz edildi: "Daha büyüğünü kes." Bu defa da, bir deve kurbân etti. Fakat yine ikâz devâm ediyordu. Bunun üzerine rüyâda sordu: "Bundan daha büyüğü ne olabilir, ne kesmeliyim?"
O zaman kendisine şöyle cevap verildi: "Seneler önce oğullarından birini kurbân etmeyi adamıştın. Bu adağını yerine getir."
Adağını hatırlayan Abdülmuttalib, ertesi gün çocuklarını topladı. Kendilerine durumu anlattı. Hiçbiri itirâz etmedi. "Memnûniyetle, hangimizi istersen kurbân edebilirsin" dediler.
Abdülmuttalib kurbân edeceği oğlunu, kura ile tesbit etmek istedi. Kura, en çok sevdiği oğlu Abdullah'a isâbet etti... Bu hâdiseyi duyan Kureyşliler, hemen onun yanına koşup dediler ki: "Biz, bu işe aslâ râzı değiliz. Eğer sen bu işi yaparsan, bu, âdet hâline gelir. Herkes, oğlunu kurbân etmek zorunda kalır. Buna başka bir çâre bulalım."
O zaman, Kureyş'te insan diyeti on deve idi. Develer ve oğulları arasında kura çekilecekti. Oğullarına isâbet ettiği müddetçe, her defasında on deve ilâve edilerek, kura develere çıkana kadar buna devâm edilecekti.
Kuraya başlandı. Fakat çekilen her kura, Abdullah'a isâbet ediyordu. Her defasında on ilâve edilerek devâm ediliyordu. Onuncu kurada, deve sayısı yüz olunca, kura develere çıktı. Hemen yüz deve kurbân edildi...
İsmâîl aleyhisselâmın, kurbân edilmek istenmesi hâdisesinden sonra, ikinci evlâd kurbân edilme hâdisesi de bu olmuş oldu. Peygamber Efendimizin soyu İsmâîl aleyhisselâma dayandığı için, “BEN, İKİ KURBANLIĞIN OĞLUYUM” buyururdu. Alıntı…