Hepimiz birer bireyiz, ve belli bir yaştan sonra bireylikten çıkıp aile denilen kurumsal yapının içine giriyoruz. Fakat

Hepimiz birer bireyiz,

ve belli bir yaştan sonra bireylikten çıkıp aile denilen kurumsal yapının içine giriyoruz. Fakat

aile kurumunun en önemli öğesi annedir.

Son yıllarda görüyoruz ki, ana sevgisinden yoksun çocuklar yetiştirmeye başlıyoruz,

Bunun da birçok nedenleri var.

Aile hayatındaki geçimsizlikler ve boşanmalar,

Ekonomik koşulları iyileştirmek için annenin çalışma mecburiyeti

Burada mağdur olan anne ile birlikte değil esas mağdur çocuklardır. Çünkü bu çocukların ilk mağduriyeti aile sevgisi yoksunluğuyla başlıyor. Sonrası hayata tutunma çabası çoğu zaman sorunlara yol açıyor. Düşünün ekonomik koşulları yerine getirmek için çaba sağlayan ve günün tamamını çalışmakla geçiren bir anne ve onun sevgisi, ilgisine hasret bir çocuk toplumda ne kadar başarılı olabilir,. Hatta toplumla ne kadar barışık olabilir.

Bende bir anneyim. Biz anneler geçimimizi sağlamak için, eşlerimize yardımcı olmak için çalışmak zorunda kalıyoruz. Fakat annenin çalışması çocuğun çoğu zaman ana kucağı hasretliğinden ve  gerçeğinden uzaklaştırmaktadır.

Günümüzde devletin anneye birçok destekleri var fakat bunlar maalesef yeterli değil.

Çalışmayan bir anne yani ev hanımı, ihtiyacı varsa devletten;

İlk çocuk için 300 TL.

İkinci çocuk için 400 TL.

Üçüncü çocuk için de 600 TL destek almaktadır.

Ekonomik şartların ağırlaştığı bu dönemde, çalışmayan bir anne için bu paraların ne önemi var. Veya neye yetebilir.

Bunun yanında devlet çalışan anneye,  gebelik izni için 8 hafta, doğum izni için de yine 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta ücretli izin kullandırtmaktadır.

Bu ücretli izin alan anne eğer bu izni yeterli görmüyorsa, kendi kurumundan da  ayrıca 6 ay ücretsiz izin de alabiliyor. Onun dışında çalışan bir annenin doğum parası 33 000 TL civarında bir meblağa tekabül etmektedir. Bu ekonomik şartlarda bu rakamlar bile az gelirken ev hanımı olan bir annenin aldığı doğum yardımları ne kadar gülünç kalıyor değil mi?

Hatta kaçı bu cüzi yardımı alabiliyor. O bile sorgulanması gereken bir durum

Düşünün ki bir çocuk dünyaya geliyor, çalışan anne 2 ay civarında ücretli izin alıyor, geri kalan ücretsiz iznine, bu da 6 ay civarında ve  ücretsiz olarak devam etmek zorunda kalarak çocuğunu büyütmeye çalışıyor.

Çalışma hayatına itilen bir anne, çocuğunun küçücük dimağıyla iletişimi doğru dürüst kurmadan, geçimini temin etmek için, iş yerine koşmak zorunda kalıyor.

Her anne çocuğunu çok sever. Çalışan bir annenin, çocuğunu sadece gece sevmesi yeterli midir.

Tabi ki hayır!

Sonuç olarak bir çocuğun ana kucağına hasret kalarak büyümesi demek, onun hayata küsmesi, ve büyüdüğünde önü alınamayacak komplekslere girmesine sebebiyet verecektir.

Ebeveynlerimiz,  kendi ebeveynlerinden gördüğü kadarını bize aktarabildikleri için şimdi bu sorumluluğu almak bize düşüyor, çünkü biz bunların bilincinde ve farkındalığı yüksek olan nesilleriz.

Çocuğunu kendi kucağında büyüten annelere selam olsun. Çocuğuna hasret kalan annelere de selam olsun.

Saygılarımla