SEVDA güçlü aşk. Aşırı istek. Tutku. Başlangıçta kişiyi tüm dünyayla birleştiren, hayatı anlamlı ve yaşanabilir kılan his. Günlük yaşamda en çok kullanılan sözcüklerden biri de sevgi…
AİLE bağları arasından gelen sevgi; anne, baba, kardeş bütünleşmesi. Kurulan yuvada eşlerin birbirlerine olan sevgi ve aşkı. Sevgisiz olunmayan birlikteki problemlerin anahtarı, yine aşk sözcüğünün içinde gizli..
ÇOK kişinin çocukluk aşkı yaşadığı bir gerçek. Mahalle günlerinin birleştiği, sokakta ki evlerin pencere veya kapıların birbirine baktığı günlerde, göz göze gelinen bakış… İlk gençlik günlerinin başladığında, ağaçların gövdesine işlenen isimler. Kalp figürünü, içinden geçen ok…
DELİKANLI çağının hislerinden doğan kalp çarpıntısı ve gözlere girmeyen uyku. Görülen düşler. Sevgiliye renkli özel kokulu renkli kâğıtlar üzerine yazılan aşk nameleri. Pembe günler. Dolmakalem mürekkebinin harfleri birleşen, cümle ile dökülen hisler... Hatta şiir veya şarkıyla buluşan ifadeler ”Ahmet, Ayşe’yi seviyor” kalbimin sahibisin. Bu arada mektup içerisine konulan kurutulmuş çiçek. Postacının yolunu gözleme…
TARİHE mal olmuş “Tahir ile Zöhre. Leyla’yla Mecnun, Kerem’le Aslı… gibi örnekler çoğaltılabilir. Menkibelere göre Tahir’in dağı delip Zöhre’ye kavuşması. Kavuşamayan sevgili ve aşk hikâyeleri…
ANNE ve Baba aşkını örnek alan çocuklar. Anneye olan sevgi. Babaya saygı. Aile kültürünün içinden gelen aşk. Buna ilkokul günlerinde öğretmene olan sevgi, saygı ve sınıf arkadaşlığında birbirine bakış. Göz göze gelme…
ASKERLİK günlerinde, gurbet günlerinde yavukluya yazılan dizeler. Zarfı incitmeden açma. Ardından; aile büyüklerinden gizli olarak defalarca okuma. Oğlanın, kızın evi önünden geçiş. Pencere veya balkondan bakış. Ellerin saça uzanan, saç düzeltime figürü… Eli kalbe götürme…
AŞK bağının öne çıktığı günlerde; kırlarda orta kısmı sarı, taç yapraklı beyaz papatyanın tek tek yolunması ve son yaprağın “seviyor” ile birleşmesi... Bir nevi “papatya” falı…
YAŞANMIŞ öykülerin birinde kelebek ile papatyanın aşkından söz eder. Hikâye şöyle:
SADECE üç günlük ömrü olan kelebek, papatyaya aşık olur. Ancak öleceğine saatler kala, “Seni Seviyorum” der. Papatya sadece “Bende” diyebilir ve kelebek ölür!... Ona sevdiğini neden söyleyemedim diye papatya üzüntüsünden hasta olur. Yapraklarını dökmeye başlar, döktüğü her yaprakta “Seni Seviyorum” der. Sonunda o da ölür!...
İŞTE o günden beri sevdiğini söyleyemeyen herkes papatya ya soruyor…. “Seviyor mu?.. Sevmiyor mu?!...” diye. Eğer sende seviyorsan, Papatya’ya sorma, sevdiğine “SENİ SEVİYORUM” de…
BUGÜN aşkların vitrinden işportaya düştüğü gerçeği var. Çünkü yeni neslin genç kuşak “Semt aşkı.. Yazlık aşkı… Kışlık aşk… Okul aşkı... Maddiyat içeren aşk..” bunlar o kadar flu ki. Aslında aşk, sevda ve bir kalp işi…