Deprem bölgesinde yaşayanlar, peş peşe gelen artçı sarsıntılardan sonra sürekli deprem oluyormuş hissindeler. Birçok kişi halen uyuyamıyor. Kadim şehrimizin insanı nev-i şahsına münhasırdır. Gözlerini avizeden alamıyorlarmış ve ‘’televizyon yerine avizeyi izliyoruz evde çocuklarla’’ dedi, bir arkadaşım.
Kadim şehrimizde depremden dolayı birçok bina ağır hasarlı oldu. Bu binaların bir an önce yıkılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa merkezindeki ağır hasarlı bir bina kendiliğinden yıkılmıştı.
Bilindiği üzere depremden etkilenen şehirler için olağan üstü hal ilan edildi. Borç erteleme, kamu kurumlarına olan borçların ertelenmesi ve ticari hayatla ilgili çeşitli düzenlemeler getirildi. Depremin birden fazla şehirde olması tabii olarak ülke genelindeki ticari hayatı da etkiledi. Evi hasar görenlere hane başına 10 bin TL maddi yardımda bulunuldu. Bu yardım beraberinde birçok tartışma da getirdi. 10 bin TL’ lik yardımı ev sahibi mi alacak yoksa kira da oturan mı? Öyle ki konu CİMER’ e kadar taşındı.
Depremin üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen halen kayıplar ve sahipsiz çocuklar var. Bir tarafta yakınını arayanlar var. Bir tarafta da yakını aranan çocuklar var. Sosyal medyada sıklıkla bu tür paylaşımlarla karşılaşıyoruz.
Şehirleşme de dikey mimariden, yatay mimariye doğru bir geçiş başladı. Kendi çevremde de maddi imkanı yeterli olanlar tek katlı ev inşaatına başladılar. Meydana gelen deprem çok yönlü olarak hayatımızda değişiklik yaptı ve yapmaya devam edecek. Ülkemizin deprem ülkesi olduğunu artık aklımızdan çıkarmamalıyız ve şehirleşme bu risk göz önünde bulundurularak yapılmalı.
Depremden sağ kurtulanlar başka şehirlere göç ettiler. Başka şehirlere göç edecek imkanı olmayanlar çadırlarda ve konteynerlarda kalıyorlar. Bu insanların özellikle temiz su bulma da sıkıntı yaşadıklarını duyuyoruz, görüyoruz. Su gibi temel bir ihtiyacın yanında bir de salgın hastalık riski var.