Günümüzdeki çıkar savaşları insanları hayat döngüsünde belli aşamalardan geçiriyor. Daha bebekken takılıyor yüzlere maske. Kucağa alınmak isteyen süt kokulu bebek, ağlayarak rolünü başarılı bir şekilde oynayıp ebeveynlerinin dikkatini...
Günümüzdeki çıkar savaşları insanları hayat döngüsünde belli aşamalardan geçiriyor. Daha bebekken takılıyor yüzlere maske. Kucağa alınmak isteyen süt kokulu bebek, ağlayarak rolünü başarılı bir şekilde oynayıp ebeveynlerinin dikkatini çekerek yattığı beşiğinden kucağa alınmayı başarıyor. Büyüme sürecinde kişisel gelişim doğru tamamlanamazsa yapılan davranış içselleştirilip kişinin karakteri haline dönüşüyor. Zamanla içselleşen davranışlar kişinin karakteri haline geldiği için kişi yaptığı yanlışların farkına varamıyor, yadırgamıyor yaşanan tüm olumsuzluklar normal geliyor.
Hayvanlarla bizi ayıran özelliklerden biri değer yargılarımızdır. İkiyüzlülük insanlardaki değer yargılarını öldürerek kişiyi tehlikeli bir hale getiriyor ve farkında olmadan kendisine ve çevresine ciddi zararlar veriyor.
İnsanın egoları doğrultusunda kendi iradesiyle bulaşıyor virüs bedenini beynini sarıyor iliklerine kadar işliyor sonrasında kurtulamıyor.
İçi başka dışı başka neresinden tutsan elinde kalıyor, evirip çeviriyorsun çözemiyorsun. Çözmeye çalıştıkça derinlere dalıyorsun, sende batıyorsun.
Tedavisi yok, ilacı yok
Astarla yüz misali hem de kırk yamalı yüz…
İkiyüzlü insan dendiğinde aklınıza gelen ilk şey nedir?
Çıkarları doğrultusunda yüreği beş para etmezlere ağam-paşam diyerek önlerinde eğilenler mi?
Fakiri, diplomasızı, garibanı aşağılayan sırtını dönen sırf gösteriş ve çıkar için zengine sofrasını açıp ziyafet çeken mi?
İster misiniz birinin yüzünüze gülücük saçıp arkanızdan sövmesini?
Prensipleri değerleri, ilkeleri olmayan insanlarla aynı ortamda kalmak aynı havayı teneffüs etmek size ne kadar doğru geliyor?
Ne kadar basit ama yaralayıcı hareket ettiklerini neden yüzlerine vurup düzeltmeye çalışmıyoruz?
Tepki vermek için illa arkamızdan iş çevirmelerini zarar vermelerini beklememiz mi lazım?
Sayelerinde her geçen gün değerlerimizi kaybedip kültürümüzden uzaklaşıyoruz. Bozuk insanların kurduğu bozuk düzende sağlıkla huzurla maddi manevi zarar görmeden daha ne kadar yaşayabileceğiz?
Özlemediniz mi eski komşularınızı, komşusunun namusunu namusu, borcunu borcu sayan, acısı acım diyen, bir parça kuru ekmeğini bölüşen insanlarımızı?
Hiç mi özlemediniz?
Hiç mi yüreğiniz sızlamadı?
Kırk yama yüzlü insanlar yüzünden hiç mi gözyaşlarınız akmadı?
Hatta eskilerin deyimiyle hiç mi burnunuzun direği sızlamadı?
Dünya döndükçe rant, koltuk, çıkar savaşları hiç bitmeyecek astarla yüz yerini kırk yama yüze bırakmaya devam edecek. Kırk yama yüzden sonrası ne olur bilemem hayal dünyam bile bunu düşünmeye bile yeterli gelmiyor. Belki de bu iyi günlerimiz, sanırım daha kötüsü çocuklarımızı torunlarımızı bekliyor.
Kim bilir!
Belki bir sabah tatlı sıcak bir günaydınla entrikalardan uzak yalansız, çıkarsız, sevgi dolu bir dünyaya uyanırız.
Belki iyilik melekleri sarar her yanımızı dokunurlar tüm yüreklere sevgi, hoşgörü, merhamet, vicdan, doğruluk dürüstlük aşılarlar. En çokta kırk yama yüzlülere….