Biraz safça bir adamdı Cahit bey. Biraz köylü  şivesine yatkın dili, biraz da kekemeliğinden dolayı pek kendini ifade edemezdi.

Biraz safça bir adamdı Cahit bey. Biraz köylü  şivesine yatkın dili, biraz da kekemeliğinden dolayı pek kendini ifade edemezdi. Eşi öldüğünden beri iki oğluna tek başına bakıyordu. Hem anne, hem baba olmuştu onlara. Simitçilik yaparak eline geçen üç beş kuruşla, evlatları için didinip duruyordu. Akşam eve geldiğinde ise pek geçimsiz olan ve sürekli kavga eden küçük oğulları yine kavga etmesin diye üç eşit parçaya bölerdi tepsisinde kalan simitleri. Çoğu zaman yemekleri, satamadığı simitleri olurdu...

Yine bir akşam eve tepsisinde kalan simitlerle geldiğinde ne de mutlu olmuşlardı çocuklar. Cahit bey iki poşete koyduğu soğuk simitleri oğullarına verirken, - "Aaa alın  ba..ba bakalım. Bir sana, bir... bir.. Birde sana... Bu poşetteki de benim-" dediğinde, Hasan'ın aklına bir şüphe düşmüştü. Babası hiçbir zaman göstermezdi kendine ne kadar simit ayırdığını. Ve hiç yanlarında yemezdi. Buda iyice şüphelenmesine sebep olmuştu.

-"Babam kendine bizden daha fazla simit ayırıyor olmalı .Üstelik bize göstermemek içinde yanımızda bir defa bile yediğini görmedim.-"diye geçirdi aklından. Ertesi gün ise okuldan gelince, öğretmeninin verdiği bir ödev için yardım istemişti babasından. Öğretmeni tüm öğrencilerine ayrı ayrı sorular vermişti gün. Ve öğrencilerden cevaplandırmalarını istemişti. Hasanın ödev sorusu ise, -" Baba ne demek? - "ti. Hasan akşam babasının yanına gidip hu soruyu sorduğunda, yorgun argın eve gelmiş ve sokaklarda fazlasıyla üşümüş adam, kekeleyerek, -" O... Oo.. Oğlum ne bi...bii.. bileyim... Ben se... senin ba... ba.. babanım işte demişti.-"... Hasan daha fazla üstelemedi ve yerine uzandı o akşam. Gece su içmek için uyandığında ise, babasının kendine ayırdığı simit poşetine bakmak istemişti merakla. Poşeti açtığında ise gördüğüyle babasına karşı düşündüklerinden o kadar utanmıştı ki. Sadece çeyrek bir simit vardı poşette. O an tıkırtıya  uyanan babasına, - "Neden bütün simitleri çocuklarına verip, kendine çeyrek simit ayırdın? -" dediğinde ise aldığı cevapla yüreği titremişti küçük çocuğun. Ve o gece babasına sarılıp ağlayarak uyudu.

Ertesi gün öğretmeni, Hasan’ın defterine baktığında, - "Baba ne demek? -" sorusuna verilen cevabı gördüğünde gözyaşlarına mani olamamıştı. Cevapta ise, - "Eve  getirdiği birkaç simidi iki çocuğuna verip, kendine ise sadece çeyrek simit ayıran, çocukları doyunca doyduğunu söyleyen adama baba denir-" yazıyordu...