Bu hikayeyi yeni dinledim, daha önce hikaye olarak yazıya döküldüğünü sanmıyorum. Yaşanmış bir olay. Ancak hikaye bana epey kuru bir biçimde anlatıldı. Bu yüzden aslını hiç bir biçimde bozmadan ancak biraz renklendirerek anlatacağım....

Bu hikayeyi yeni dinledim, daha önce hikaye olarak yazıya döküldüğünü sanmıyorum. Yaşanmış bir olay. Ancak hikaye bana epey kuru bir biçimde anlatıldı. Bu yüzden aslını hiç bir biçimde bozmadan ancak biraz renklendirerek anlatacağım.Baba oğlunu yetiştirir, büyütür, oğluna işi öğretir. Babanın küçük bir fabrikası vardır, bu yüzden hali vakti gayet yerindedir. Oğul büyür ve evlenir. Babanın üç katlı bir evi var, bu evin orta katında oturmaktadır. Oğlu evlenince üst kata yerleştirir. Alt katta kiracı vardır ve üç katlı bahçeli evin bahçesinde de yaşlı adamın şoförünün kaldığı bir kulübe bulunmaktadır. Oğlan işi babasından öğrenmiştir, ancak evlendikten sonra karısı hiç durmaz, “İşi babandan devral, sen patron ol.” diye söylenip durur. Oğul babasına gider “Baba artık yaşlandın. Artık rahatına bakmanın zamanı da geldi, sen emekliye ayrıl işleri bana bırak.” der. Baba oğlunun işi devralacak olmasından memnun kabul eder.Gelin babanın aradan çekilip kocasının patron haline gelmesinden memnundur memnun olmasına ama yaşlı adamın elindeki her nedense gözünde büyüyüp durur. Kocasına yine başlar, “Bu adam evden doğru düzgün çıkmıyor ama yine de şoförü var, boş yere maaş veriyorsun, sen çalışıyorsun ter döküyorsun ne için? işe yaramaz bir şoföre maaş vermek için mi…” Koca karısının verdiği gazla babasının yanına gider “Baba, senin şoförüne maaş vermenin pek bir anlamı kalmadı, yol verelim gitsin.” Baba düşünür “Haklısın oğlum.” der. Şoför gider.Şoför gitmiştir gitmesine ama geline nedense babanın elindeki her şey batmaktadır. Bu seferde kayın babasının evine takmıştır “Tek başına kocaman evi dolduruyor, ne var bahçede eskiden şoförün oturduğu kulübeye gitse. hem ne güzel ikinci katı kiraya veririz…” Oğlan en başta “Yok artık” der susar, ama bir gün iki gün, bir hafta, iki hafta, bir ay, iki ay derken kadın hiç durmaz. En sonunda oğlan gider babasına “Baba sen son zamanlarda hep bahçeyle uğraşıyorsun, hem bahçeye ikinci kattan inmek de senin için eziyet oluyor, hem ev büyük boş hissediyordur. Diyorum ki seni kulübeye alalım, hem …” Baba “Peki.” der. Oğul şaşırmıştır, baba direnmeden oğlumun huzuru kaçmasın gelinimle kötü olmasın diye kulübeye geçer.İnsanların psikolojisi ile ilgili bilmeniz gereken bir şey vardır. İnsanın duru yoktur, karşısındakinin ona dur demeye gücü yoksa, çevresindekiler ona dur artık demiyorsa azdıkça azar, zalimleştikçe zalimleşir.Gelin kocasına bu sefer ne dese beğenirsiniz “Kulübedeki baban var ya… ” Adam “Eee ne olmuş babama?” Kadın “Misafirlerimi korkutuyor, kadınlar bu adam dilencimidir evsizmidir nedir diyor, kurtul ondan kurtul babandan.” (hikayedeki diğer diyalogları ben renklendirmek için uydurdum bu ise kadının gerçek sözlerdir) tabi hayırsız evlat bu sefer karısına direnmiyor bile. Babasına gidiyor ve diyor ki “Baba, senin kulübe eskidi, onu tamir ettireceğim, ben onu tamir ettirene kadar birkaç hafta kalman için seni bir yere bırakacağım.” Baba ihtiyardır, canı da aciz çok sorgulamadan gitmeyi kabul eder. Oğul babasını nereye götürdüğünü söylemez. Adam da pek sormaz. Babasını götürür huzur evine koyar.Bir iki üç hafta geçer, yaşlı adam esasında akranları arasında mutludur, kendisine çöplük gibi davranan yalnız bırakan oğlu ve gelini gibi değildir bu insanlar. Onlar da ihtiyar gibi yalnızdır. Sohbetler muhabbetler ederler. Beraber vakit geçirirler, bir gün konu açılır ihtiyar “Benim oğlan birkaç haftaya gelecem dedi, ay oldu.” der. Arkadaşlarından biri “Sen de inandın mı, huzur evine bırakılanın geri alındığı nerde görülmüş.” Yaşlı adam beyninden vurulmuşa döner. Evet bir huzur evinde oluduğunu bilmiyordur. Hemen polis ve noter çağırtır. Noterden akıl sağlığının yerinde oluduğunu gösterir belge alır ve fabrikasını huzur evine bağışlar ve devrini yaptırır. Aynı zamanda vasiyetini yazdırır, üç katlı evi de ölümünün ardından huzur evine bırakılacaktır. Polis eşliğinde kendine ait üç katlı eve gelir. Adam babasına yalvarır “Baba ben ettim sen etme” diye, bu bir işe yaramaz dehşet içindeki oğlunu ve gelinini kapı dışarı ettirir. Üç katın tamamını huzur evi olarak kullanılmaya uygun şekilde yeniden düzenlettirir ve huzur evindeki arkadaşlarını da eskiden ev olan artık huzur evi olan binaya getirtir. Şoför de eski yerine ve işine geri döner ama artık araba değil minibüs sürmektedir, minibüsle yaşlıları zaman zaman gezmelere götürmektedir.Bu hikaye sonunda kadına bir şey olmaz, baba evine döner, artık her şeyini kaybetmiş kocasına tekmeyi basıp boşar. Muhtemelen kendine yeni bir koca bulur. Ama karısına uyup her şeyini kaybeden aptal evlat bu gün hala sokaklarda dilencilik ederek yaşamaktadır.