Dün akşam bir evde misafirlikteydim. Ve bir olay öyle dikkatimi çekti ki bu büyük halimden utandım dersem yeridir. Neden derseniz anlatayım.
Biliyorsunuz son dönemlerde televizyonlarda hep savaş haberleri, bombalar, tanklar ve siyasilerin bir birbirlerini suçlama ve kişisel hakaretleri yüksek sesle dile getirmeleri ayyuka çıkmış durumda. Yine o sahnelerden biri tekrarlanıyordu ki dört yaşındaki küçük Baran hemen koltuğun arkasına kaçtı ve saklanmak için altına girmeye çalıştı. Ben şirinlik yaptığını düşünüyordum ki;
-Babası son günlerde çocuk televizyondan çok etkileniyor demez mi ?
Peki sebep dedim.
-Siyasilerin yüksek sesle bağırmaları, hakaret vari konuşmaları, en son meclisteki kareteci ve boksör vari görüntüler ve savaş haberlerinin görüntüleri çocuğun psikolojisini bozdu dedi.
O zaman Televizyonu kapat dedim baranın babasına
Oda kapatayım ama baranı izle dedi.
Tamam dedim
İzledim baranı. Koltuğun altından çıkar çıkmaz ilk işi kulaklarını açması ve son hızla odadan çıkması oldu. Hemen geri dönüşünde de elinde sigara paketi ve kül tablasını alıp dönmez mi ? Resmen hayretler içinde kaldım. Meğer babası evde sinirlenip bağırınca Baran hemen gidip koltuğun arkasına saklanıyor. Babasının siniri geçince de elinde sigara ve kül tablasıyla geri dönüyormuş.
Sonra aldı beni bir düşünce. Anlaşılan bundan sonra Baran ve onun gibilerinin işi zor. Çünkü ortam gergin ve her seferinde sigara ve kül tablası bulma şansları olmayabilir.
Çünkü bundan sonra çocuklar için hayat dediğimiz ders kitaplarından öğrenilebilinecek masumane bir şey değildir. Yani o duruma getirdiler maalesef kocaman kocaman adamlar olan siyasetçilerimiz ve dünya siyasetinde söz sahibi olanlar. Çünkü yaptıklarıyla uygar ve uysal olmak adına anlatılan şeyler hayatın derin anlamına nüfuz edemiyorlar anlaşılan.
Bu yüzden çocuklara hayat bilgisi diye yutturulan konular gerçekte sıkıştıracakları dar bir elbiseden ibaret olmuyor artık. Baksanıza çocuğun psikolojisine. Bundan sonra
Baran ve onun gibilerine coğrafyamızın yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağmurlu bir coğrafyada yaşadığımızı söyleyecekler. Ama baranlar ne kadar inanacak bunlara yada korkmadan dinleyecekler bir düşünün. Işık var mı peki . Ona da sessiz kalıyoruz.
Ve diyorum ki aslında Barancığım gerçek olan senin mevsimindir oysa.
O günün nasıl geçeceğini anlayabilmek için gökyüzüne bakman yeterliydi ama yaptıkları ve yapmadıklarıyla gök yüzünü de kirlettiler büyüklerimiz.
Bundan sonra mı Barancığım?
Sadece dönüp yüreğine bak. Yağmurlar ve güneş yüreğinden süzülür inan .
Yani gerçek olan yüreğinin mevsimidir, senin mevsimin.
Her sabah uyandığında gözlerinden dünyaya saçılandır mevsim.
Unutma Güneş senden doğar ve yağmur senin gözlerinden düşer yeryüzüne.
Belki sana atlaslar, haritalar gösterecekler, sınırlarını daraltacaklar. Ama inan ki gerçekte yürüyebildiğin kadar senindir tüm dünya. Bugün değil belki ama yarın sahibi Allah dır bil ki.
Yani sözün özü Baranım,
Ben senin gibi çiçeklerin samimiyetine saflığına inanıyorum.
İster tenekeye ekilsinler,
İster en pahalı saksılara
Emeğiniz ve yüreğiniz kadar güzelleşirler diye biliyorum. Savaşsız kavgasız, gürültüsüz ve önce insan denilen bir dünya umuduyla …