-Kadir Devir-

Bürokrat Yusuf Yetim Halkların Demokratik Partisinden milletvekili aday adayı oldu. Geçtiğimiz günlerde Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığından istifa eden Yetim, Halkların Demokrasi Partisinden milletvekili aday adayı olan ilk bürokrat oldu.

Aday Adaylık sürecini Urfanatik Gazetesi okuyucularına değerlendiren Yetim sorularımıza içtenlikle cevap verdi. Neden HDP’den milletvekili aday adayı olduğunu, İç Güvenlik Paketi ve Çözüm Süreci ile değerlendirmeler yapan Yetim şunları söyledi;

YUSUF YETİM KİMDİR?

“1965 yılında Şanlıurfa’da dünyaya geldim. İlk, orta ve lise eğitimini Şanlıurfa'da tamamlayıp Gazi Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldum. 2000 yılında Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Yüksek bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans (Master) diplomasını aldım. Öğretimimi bitirdikten sonra Ankara'ya yerleştim evli ve bir çocuk babasıyım.

22 yıldır bürokrasinin üst kademelerinde, Eti-Gümüş, Eti-krom, Çimento sanayi vs. birçok kurumun Yönetim Kurulu üyeliklerinde görev yaptım ve hemen hemen 1990 yılından beri tüm hükümetlerle çalıştım, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nda uzman olarak görev yaptım. Önceki seçimlerde AK Parti'den milletvekili aday adayı olmuştum.”

HDP’DEN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI OLDUNUZ GÖRÜŞLERİNİZİ ALABİLİRMİYİZ?

“ Öncelikle basın kuruluşları demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Hürriyetin, özgürlüğün kaliteli yaşamın bağımsız kişilerin demokrat ve hukuk anlayışının gelişmesi için basın kuruluşları önem arz etmektedir. Yöneticiler ve çalışanları canı gönülden tebrik ediyorum, başarılarını diliyorum. Yıllardır, işletme fakültesini bitirdikten sonra siyaset kürsüsünde mastır yaptım. Türkiye’nin meselelerinin temiz siyasetle çözüleceğine inanıyorum. Bu temiz siyasetin oluşması için, birçok sorumlu insan gibi benimde çalışmam gerektiğini düşünüyorum. Aydın kişilikler sorumluluğu ölçüsünde aydın olabilirler. Fırat’ın kenarında bir keçinin ayağı iki taşın arasında kalırsa biz ondan kendimizi sorumlu hissederiz. Bizim inancımız, bizim insanlık anlayışımız, bizim medeniyet anlayışımız bunu gerektiriyor. Dolayısıyla şu anda Türkiye partisi anlamında büyümeye aht eden ve politikaları bu doğrultuda geliştiren Halkların Demokratik Partisinden siyaset yapmaya karar verdim. Şu anda benim siyasi anlayışıma ve gerçekten demokrasinin gelişmesine büyük bir katkı sağlayacağına inandığım bu partiden siyaset yapmaya karar verdim ve 18 Şubat tarihinde Şanlıurfa il başkanlığına müracaat ederek başvurumu gerçekleştirdim. Burada parti ilkeleri, partinin felsefe yapısı, partinin Türkiye ile ilgili projeleri önem arz etmektedir. Bizimde burada daha çok bireysel adaylıklar belirlemeyecek, partinin temel ilkelerine ve partinin siyasal görüşüne uygun politika üretebilecek, memleket meselelerine hâkim, dünya meseleleriyle ilgili, birikimli, siyasi kültürü olan insanlarla partinin en iyi şekilde temsil edileceğine inanıyorum. Bu vesileyle çalışmalara başladık, devam ediyoruz inşallah hayırlısı olur.”

GEÇTİĞİMİZ DÖNEM AK PARTİDEN ADAY ADAYI OLDUNUZ, BU DÖNEM HDP ADAY ADAYISINIZ, NEDEN AK PARTİ DEĞİL DE HDP?

“ Biz sistemin içinde kalarak acaba daha verimli olabilir miyiz diye sistem partisinde siyaset yapmayı düşündük, her ne kadar tamı tamına görüşlerimiz uymasa da. Orada siyaset yaparken, televizyonlarda yaptığım konuşmalarda toplumdan aldığım tepkilerle o partiye uygun bir tipik görüntümün olmadığını gördüm. Çünkü hak iddia eden, demokrasi iddia eden, eşit şartlarda yarışmayı iddia eden ve kesinlikle kuralların olduğu kurumsallaşan bir siyaset olması gerektiğini düşünen bir yapım var, oradayken de bunları düşünüyordum. Ancak artık orada o kadar yoğun bir anlayış gelişti ki tamamıyla bireylere dayalı, insanların bireysel tercihleriyle siyaset yapabilecek bir ortam var. Bizim siyasi kültürümüz, birikimimiz, devlet tecrübemiz buna izin vermiyor. Halkların Demokratik Partisi kendini geliştirdi, Türkiye partisi anlamında politikalar geliştirdi, Türkiye’nin tüm kesimlerini kucaklayan bir parti oldu. Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler, Çerkezler, Lazlar herkesin kendini özgürce ifade edebileceği haktan hukuktan eşit şekilde yararlanabildiği, milli gelirden adaletli bir şekilde yararlanabileceği bir politika anlayışını geliştirmesi bizim burada politika yapmamıza en büyük nedendir.”

ÇÖZÜM SÜRECİYLE İLGİLİ HÜKÜMETİN ATMIŞ OLDUĞU ADIMLARI NASIL BULUYORSUNUZ?

“ Çözüm süreciyle ilgili Hükümetin çok kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum, ancak bu işi çok uzun sürüncemede bırakınca insanlarda şüphe uyandırıyor. Acaba yani politik amaçların gerçekleştirmesi için böyle bir konuyu kullanıyor mu gibi düşünülüyor. Umarız ki biz yanılıyoruz, samimi olsun Türkiye’nin en büyük ihtiyacı olan çözüm sürecini en kısa sürede bitirsin. Türkiye’nin tüm insanlarının tüm halklarının buna ihtiyacı var, sükûnetin olduğu, çatışmanın olmadığı, insanların birbiriyle barış içerisinde kardeşçe yaşayabileceği müreffeh bir ülke olsun. Türkiye’de bütün insanlara yetecek kadar ekmek vardır, bu ekmeğin büyümesi için siyasiler çalışmalıdır. Siyasi mücadele yine yapılmalıdır ancak medeni ölçüler içerisinde. Batıda ki uygar insanların yaptığı siyaset anlamında siyaset yapılırsa ve bu millet için fevkalade hayırlı olur. Ben çözüm sürecinde artık geriye dönüşün olmayacağını düşünüyorum. Umarım ki çok büyük bir felaketle sonuçlanmaz. Çünkü bunun kötüye sonuçlanması demek, herkes için büyük bir felaketi ifade eder. Biz bu sürece daha iyi niyetle bakıyoruz, hükümetinde bu milleti, bu memleketi sevdiğini düşünüyorum. Çünkü onlarda o şekilde politika yaptıklarını söylüyorlar. Biz bazıları gibi hiç kimseyi vatan hainiyle itham etmiyoruz. Bizim siyasette benimsediğimiz temel ilke biz daha iyi idare ederiz. Biz milli gelirden insanların daha adaletli bir şekilde faydalanmasını sağlarız, biz hukukun tamamıyla bağımsız bir erk olduğunu gerçekleştiririz. Yasama ve yürütme organının bağımsız olduğunu ve bu organların yasa çerçevesinde birbirini denetleyen organlar olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir politika anlayışımız var. Çözüm sürecinin kesinlikle bu halden daha iyiye gitmesini diliyorum ve iyi olacağını düşünüyorum. İnşallah yanılmayız.”

İÇ GÜVENLİK PAKETİ HAKKINDA NELER SÖYLEYEBİLİRSİNİZ?

“ İç güvenlik paketinde çok radikal ve otoriter bir anlayış görüyorum. Çünkü, yargının denetiminde olanın polise devredilmesi uygarlıkla, pozitif hukuk anlayışıyla açıklanacak bir anlayış değildir. Kolluk kuvvetlerinin yargıya bağlı olmaktan ziyade, Kaymakamlara Valilere devredilmesi ve insanların çok rahatlıkla silah sıkabileceği pozisyona sokulması felaketlere neden olabilir. Memlekette çok büyük kırılmalara neden olabilir, bu öyle paldır küldür çıkarılabilecek bir olay değil. 43 maddeden oluşan iç güvenlik paketinin bir torba yasası haline getirilmesi 132 maddeye çıkarılması anlamakta son derece zorluk çektiğimiz bir konudur. Bunun daha çok bütün partilerin ortak hukukçularının ortak çalışmalarıyla yapılacaksa tamamıyla batı uygarlığı çerçevesinde, insan hakları sözleşmesinde grev, serbest yürüyüş, izinsiz yürüyüş vs. ile ilgili temel kriterler var. Bu kriterlere uygun olduğu sürece sorun olmaz ama tamamıyla insanların korkuya dayalı insanların yaşamını korku içerisinde bırakacak, insanların sokakta normal davranışlarını dahi korkarak hareket ettirebilecek bir yasanın toplumda bir huzursuzluk meydana getirebileceğini ve topluma çok faydalı olmayacağını düşünüyorum.”

BARAJ HDP İÇİN SORUN OLUR MU?

“ Barajın bir sorunun olmayacağını bilimsel çalışmalar ve araştırmalar göstermektedir. Türkiye’de defalarca seçim sonuçlarını tahmin eden kuruluşlar var, şuanda baraj diye bir sorunun kalmadığını ve bu trendin daha da yükselerek devam ettiği söyleniyor. Bizde bu toplumda yaşayan insanlar olarak, ilk defa Şanlıurfa’da bu kadar canlı ve heyecanlı bu kadar insanın adeta umutla sandığı beklediğini ve baraj sorunu olmayacağını insanların artık HDP’yi Türkiye’nin legal normal bir partisi olarak gördüklerini, hatta hukuk anlayışını, siyaset anlayışını, yaşama bakışını, insanların ötekileştirilmediği bir toplumsal anlayışın olduğu partiye bu milletin sahip çıkacağına inanıyorum. Çeşitli kentlerde insanları gözlemliyoruz, genellikle olumlu bir havanın olduğu ve bu felsefenin büyümesi gerektiğini, radikal tipik anlayışın değiştiğini söylüyorlar. Bu da bize büyük bir umut ardından umudumuz kadar da büyük başarı getireceğini düşünüyorum.”

HDP SEÇİMLERE PARTİ OLARAK MI GİRECEK BAĞIMSIZ OLARAK MI?

“ Bu saatten sonra bağımsız şekilde girileceğini düşünmüyorum. Böyle bir şey de olmaz. Çünkü doğanın yapısına ters bir durum. Kesinlikle burada ki siyasi figürler ve aktörler kendi söyledikleriyle ters düşeceklerini ve toplumu yanıltacaklarını düşünmüyorum. Böyle bir şey olmaz”

SON OLARAK SEÇMENLERİNİZE NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

“ Biz bu memleketin bağrından çıktık, hepimiz İslami kanaatleri taşıyan, toplumun yaşama biçimine saygılı olan toplumun geleneksel yapısını hala yaşayan insanlarız. Bizim istediğimiz Türkiye’de Yargı, Yasama ve Yürütme bağımsızlığının gerçek anlamda uygulanmasıdır. İnsanların yaşamlarda korku kabusundan kurtulmasını, bağımsız kişiliklerin geliştirilmesi, memleketimizde sağlığın, eğitimin, çeşitli faaliyetlerin uygar düzeye taşınması, şehirde işsizliğin yok olması için politik muhalefetin güçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Sürekli tek taraflı siyaset olunca, bu siyaseti harekete geçirecek bir güç olmayınca daha pasif uygulanabilirliği az olan bir anlayış meydana getiriyor. Ben topluma şunu söylüyorum, biz sizin gibi düşünüyoruz, biz sizin iyiliğiniz için çalışıyoruz. Sizin huzurunuz, barış içinde hukuk içinde herkesin milli gelirlerden eşit yararlandığı, herkesin adaletli bir düzen içinde yaşadığı bir anlayıştan dolayı bize cesaret verin, bizi destekleyin, bize sahip çıkın bizde sizi asla mahcup etmeyeceğiz.”

Muhabir: Haber Merkezi