Son günlerde haberleri izlerken siyasetçilerimizi yine şahlanırken görüyorum. Bir birlerine girmiş durumdalar resmen. Suçlamalar ve hakaretler havada uçuşuyor. Ve bunu yediden yetmişe herkes izliyor maalesef.
Ya sahi anlaşmak bu kadar mı zor. Yada ortak paydanız Türkiye ise doğrusu neyse onu yapmak, söylemek veya o minvalde hareket etmek. Ama görüyorum ki sizlerin umurunda değil. Sonradan da yine yazılı veya görsel medyada çıkıp şikayet ediyorsunuz bir birinizi. Bakınız şikayet etmekle olmaz. Önce geleceği mayalamaya kendinizden başlayacaksın.
Nasıl mı ?
Ana muhalefet ve diğer parti temsilcileri çıkıyor. İktidara yüklendikçe yükleniyor.
Hırsız diyor.
Yandaşlara ihaleleri peşkeş çekildiğini söylüyor.
İktidarın sadece kendilerine ve çevresine her türlü yolsuzluğu yaptığını söylüyor.
Ülkenin elden gittiğini ve uçuruma sürüklendiğini söylüyor vs.
Bunu karşılığında iktidarda bunları;
Hainlikle suçluyor.
Ülkeyi bölmekle suçluyor.
Ezanı susturmayı istemekle suçluyor.
Bayrağı indirtmekle suçluyor.
Ve bütün ülkede izliyor benim gibi.
Peki soruyorum size ?
Hanginiz doğru söylüyorsunuz.
Biz kime güveneceğiz gerçekten.
Kiminiz ülkeyi yönetiyorsunuz. Kiminizde yönetmek ve iktidara gelmek için gayret sarf ediyorsunuz.
Bu şekilde mi milletin karşısına çıkmalı sınız.?
Bakın bu ülke kolay aşamalardan geçip bu günlere gelmedi. Ta Osmanlıdan başlayarak kurtuluş savaşından ve nice darbe girişimlerini atlatarak geldi. Ayrıca dahili ve harici düşmanlara rağmen hala ayaktaysa sizin de biraz konuşurken, suçlarken ve kavga ederken nezaketi elden kaçırmadan ve değerleri gözeterek konuşmak ve açıklama yapmanız
gerek mi ?. Yani Centilmenliği talan etmek büyüklük yada haklılık kazandırmıyor size.
Her durumda birbirinize karşı düşmanca cümleler kurmanız ve sonra da
laf olsun diye ebedi dostluktan bahsetmeniz ne kadar inandırıcı olabilir ki sizi dinleyen halkın gözünde veya huzurunda .
İşin garip tarafı asaletin çerçevelerini boş bıraktınız sürekli tribüne oynadınız" desek kim üzerine alınır?
Onunda cevabı hazır.
Karşı taraf.
Peki nereye kadar. Onunda cevabı yok. Sorsan iki tarafta haklı olduğunu savunur. Bu durumda geriye tek haksız kaldı.
O da millet sanırım.
Sonuç olarak bu konuda yazılacak çok şey olmakla birlikte ben yine de susma hakkımı saklı tutarak diyorum ki;
Ey siyasilerimiz,
Yanlışın markalaştığı ve imparatorluk kurduğu bir düzen, doğru olmanın, doğru davranmanın ve doğru konuşmanın hangi kitabında yazar? Gösterin bari birlikte okuyalım.
Eğer yok diyorsanız da artık bu kavgacı ve nahoş olan bu dili bırakıp vatandaşın önüne öyle çıkın ki bir daha inandırıcı siyaset yapma şansınız olsun. Çünkü hiç kimse artık bu tür kavgacı ve iftira üstüne kurulan siyaseti tasvip etmiyor diyor ve başta ülkem olmak üzere bütün dünyaya sağlıklı günler diliyorum.