Nefsin, irâdeni takmış sürükler;
Kibrin, bencilliği durmaz körükler;
Dilin, her günâhı şeytana yükler;
Sana, senden başka düşman ne gerek!
Bâtılı hak bilir, yola çıkarsın;
Rüşvet diye, türbede mum yakarsın;
Mavi boncuk takar, fala bakarsın;
Putlar mekânında, akıl ne gerek !
Hasta anan gezer, baston değnekle;
Mayısın haftası, gelsin ki bekle...
Borç ödersin, sene de bir çiçekle,
O kırık vazoda, çiçek ne gerek !
Bülbüle ne fayda, o güzel sesten?
Sanma ki; mutludur, altın kafesten,
Hangi tâc değerli, hür bir nefesten..
Vicdânı susturan, servet ne gerek !
Güyâ doyurmakla, bir kaç fakiri;
Sanma ki; arınır, servetin kiri..
Bir elin Kur'ân'da, kadehte biri;
Münâfık sözüne, sözlük ne gerek !
Yıllar, seller gibi akıp giderken,
"Kâbe" diyenlere, dersin ki: "erken !"
İsrâfil, kıyâmda Sûr'a üflerken;
Berzâh kapısında, "eyvah !" ne gerek !
Bir "moda" salgını, almış yürürken;
Varlık şuurunu, şehvet bürürken;
Hevâ toprağında, tohum çürürken;
Bu batak tarlada, harman ne gerek !
Hak diyene, kara damga vuranda;
Dürüstlüğü, aptallığa yoranda;
Zekâttan kaçmaya, fetvâ soranda,
Kara servetlere, hayret ne gerek !
Yalandır.. Dünyada bütün alkışlar,
Bunu haykırıyor, dikili taşlar..
Ölümsüz yolculuk, ölümle başlar;
Sana, Hakk'tan başka, bir dost ne gerek!
Ey ! Bugün kendini aldatan insan;
Yarın bakacaksın, karşında Mîzân..
Haydi.. Göster artık, birazcık iz'ân,
Daha bundan başka, gerçek ne gerek !