"Düşünün Çanakkale Savaşı'nda hiç ilaç yokken onca yaralı nasıl ameliyat oluyordu?
Anlatayım;
Ne bir ağrı kesici ne de bir uyuşturucu vardı. Hastalar şuurları açık bir şekilde ameliyata alınıyordu.
Hemşireler bir dal parçasına bez dolayıp hastanın ağzına koyarlardı ki, canı yandığında dişini sıksın bağırmasın diye.
Henüz on dördünde bir çocuk getirildi. Ameliyat edilecekti. Odun parçasını getirip ağzına koydum.
Ameliyat başlamıştı. Ben yaşananlara dayanamadım. İniltileri dinliyor ve kahroluyordum. Ameliyat uzun sürmüştü. Nihayet bitti.
Ağzından odunu çıkardım. Odunun bezi kanlıydı. O zamanlar bir kumaş parçası dahi çok değerliydi. Aynı bezi yıkayıp yıkayıp tekrar kullanıyorduk. Su da azdı. Bir kap suda onlarca bez yıkanıyordu.
Yüreğimin titrediğini hissettim. Bezin içinden birşeyler döküldü. Başladım ağlamaya. Zavallı çocuk ameliyat sırasında canı o kadar yanmıştı ki bağırmamıştı. Dişlerini o kadar sıkmıştı ki, birkaç tanesi kırılıp bezde kalmıştı
Gördüğüm en müthiş yaralılar gözlerini kaybedenlerdi. Bunların hali çok feci oluyordu. Teselli edemiyorduk
Yarası çok ağır olanları kendi haline bırakıyorduk. Hep iyileşeceksin diyorduk. Çoğu ya nişanlı ya da evliydi. Nişanlına kavuşacaksın diyorduk. İyileşme ümidiyle ölüyorlardı..."
Mekanları cennet olsun.
Minnet ve saygıyla anıyoruz