İnsan hayatı bir parça ekmeğe kurban gidiyor. Evet, geçim derdi, işsizlik, parasızlık insanları son çözüm olan ölüme itiyor…     Son günlerde artan grup halinde, ailecek intiharlar her şeyi gözler önüne seriyor. Ne kadar...

İnsan hayatı bir parça ekmeğe kurban gidiyor. Evet, geçim derdi, işsizlik, parasızlık insanları son çözüm olan ölüme itiyor…

Son günlerde artan grup halinde, ailecek intiharlar her şeyi gözler önüne seriyor. Ne kadar anlatsak, ne kadar konuşsak da ne o acıyı tarif edebilir insan ne de o çaresizliği. İstanbul ve ardından Antalya’da yaşanan dört kişilik aileler intihar ederek hayata veda ettiler.

Toplumun başına gelebilecek en kötü şeydir belki de açlıktan insanların canına kıyması. Umutsuz, çaresiz, hayata tutunacak bir dalı kalmayan insanların böyle pisi pisi ölüme gitmesi nasıl bir felakettir. Nasıl bir çaresizliktir ki, arayışa girmiş, çırpınmış, mücadele etmiş, belki de bir umut kurtuluruz demişler fakat son çareyi ölümde bulmuşlar. O ölümler ki sessiz sedasız kapının ardında, evin içerisinde kimseden habersiz olup bitmiş…

Hangi duyarlılık mesajı, hangi psikolojik destek, hangi sosyal çalışma bunu açıklayabilir. Vicdanları yerinden oynatan, kalpleri parçalayan bu toplu intiharları siz millete nasıl anlatacaksınız. Bu ailelere ne devlet, ne komşuları, ne akrabaları sahip çıkıyor. Çaresizliğin son deminde fakirlik, açlık, sefalet, yoksulluk, borç aşılamazken ölüm bunlara nasıl çare olur düşünün.

Hangi ekonomik çalışma, hangi milli servet, hangi istatik, hangi rakamlar bu gerçeği değiştirebilir. İrade diyerek, ekonomi diyerek biz bu insanları kurtaramıyorsak ne anlamı var zenginliğin. Biz ki Suriyeli insanları ülkemize almışız, onları doyurup, bakmışız. Evet, bunu yapmak gerekiyor fakat kendi ülkemizin insanını doyuramıyorsak, sahip çıkamıyorsak nerde milliyetçilik, nerde vatandaşın hakkı.

Siyanür dediğimiz o lanet zehir ile ölüme giden ailelerin son içtiği şey o oluyor. Zor zamanlardan geçiyoruz, ülke ekonomisi belki de sıkıntı da, herkes kendi yaşam mücadelesine düşmüş, günü kurtarma derdine düşmüşüz. Ne kimse kapı komşusunun halini soruyor, ne bir akraba neye ihtiyacın var diyor ne de seçtiğimiz başkanlarımız yardıma koşuyor. Varsa yok didişiyoruz, kavga ediyoruz, para için kardeş kardeşi öldürür hale geliyoruz. Her şey kabul edilebilir, hiçbir şey yolunda gitmeyebilir kabul ediyoruz fakat geldiğimiz nokta bu olmamalı, senin komşun, benim akrabam, onun arkadaşı, diğerinin evladı hayat mücadelesini bırakıp o zehri içerek ölmemeli.

Sen komşuna sahip çıkmazsan, sen kardeşini görmezsen, sen akrabanı sormazsan diğerleri kendilerini övüp kendi zenginlikleriyle kapılarını kapatırlar. Etmeyin, eylemeyin bir lokma ekmeğinizi bölüşün, ölüm çare değil, bu hayatınız hiç iken öbür dünyada ki hayatınızı mahvetmeyin…