Dava mı, reva mı?

Eski bir türkü sözüdür, “Herkes bir yol tutmuş gider bir lokma ekmek peşinde.”

Abone Ol

Eski bir türkü sözüdür, “Herkes bir yol tutmuş gider bir lokma ekmek peşinde.”

Bulunduğumuz bu noktada kimimiz partili kimimiz dernek üyesi, ülkücü, sağcı, Solcu, dinci, falancı, filancıyız. Kısaca herkesin hala bir yolu var, ama çıkar amaçlı.

Dava diyerek üstlendiğimiz bu ikinci kişiliğimizle bambaşka bir role bürünüyoruz.

Şöyle ki; inandığımız ya da içinde bulunduğumuz hareketin lideri ya da yönetim takımı ne diyorsa inanıyoruz, inanmayı kutsal bir görev sayıyoruz; hem de ölümüne!

Zaten ip de burada kopmuyor mu?

İnandığımız kişilerin yalan söylese, haksızlık yapsa bile yanında durup hatta son haddine kadar savunuyoruz.

Peki, bu etik mi, doğru mu, hak mı?

Hangimiz uğruna mücadele ettiğimiz, hatta kutsal dava saydığımız bu hareketin yanlışlarını gördük?

Ya da görmek istedik mi?

Oysa hak olan dinimizin de emrettiği üzere hak olana hak demek değil mi esas mesele?

Doğrularını hayatımız, hatta kişiliğimiz pahasına savunduğumuz hareketin yanlışlarına göz yumarak Allah nezdinde insanlık suçu işlemiş olmuyor muyuz?

Yeri gelince de haktan hukuktan söz ediyoruz çok zaman.

İçinde bulunduğumuz bu çetrefilden kendimizi soyutlamadığımız sürece huzurdan, mutluluktan kardeşlikten dahası insanlıktan kim söz edebilir ki!

“Dava” diye inandığımız her şeyi kendi çıkarımız doğrultusunda yorumlamamız “Reva” mı?