Nefesin bile emanet olduğu bir yaşamda gelinen makamlarda bize emanettir. Ve bize düşen küçük büyük makam demeden emanet bilincini her zaman hayatımızda diri tutarak öyle davranışlar sergilemektir. Bakın konuyla ilgili ve iyi örnek olabileceğini düşündüğüm bundan 500 sene önce yazılmış ve Topkapı Sarayı’nda hala sergilendiği söylenen bir mektupta söyle yazılmaktadır.
“Kanuni Sultan Süleyman’ın aklına takılan ve onu yoran bir soru vardır.
Çok güçlü bir duruma getirdiği Osmanlı Devleti’nin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye..
Bu sorunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi Yahya Efendi’ye Sadrazamını gönderir.
Sadrazam gider, sorar ve döner.
Kanuni;
“Ne dedi?” diye sorar.
Sadrazam;
“Neme lazım dendiği zaman!.” diye cevap verdi efendim der.
“- Başka bir şey söylemedi mi?” diye sorar Kanuni.
“- Hayır efendim. Bir tek bu cümleyi söyledi.” der sadrazam
Bu cevabı uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü alime mektup yazar, bunun ne anlama geldiğinin açıklanmasını ister.
“Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz..” der.
Ve ünlü alim Yahya Efendi de bir mektup yazıp, Kanuni’ye gönderir.
Mektup şöyledir;
“ Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk sıradan bir hale gelirse, işitenler de “neme lazım” deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse,
-Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse,
-Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse,
İşte o zaman devletin sonu görünür.
-Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır.
-Halkın güven ve itimadı sarsılır.
-Asayişe itaat hissi kaybolur.
-Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir..”
Kısacası makamlardaki davranış, herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır.
Sonrası mı ? Gerçeğin bilincine sahip olmayanlar, sahteliğin ıstırabıyla baş başa kalmak zorunda kalır. Ve emanete ihanet ile anılır.
Bilmem anlata bildim mi ?