Dün kazara markete uğradım.
Önce müzeye uğrar gibi malzemelere baktım.
Resmen hayretler içinde kaldım
Ya hiç mi yerinde durmaz şu fiyatlar diye söylene söylene marketi dolaştım.
O şaşkınlık içerisinde yumurta reyonuna uğradım.
Birde ne göreyim.
Bir kaç ay önce tavuk aldığım fiyata şimdi ancak yumurtasını alabildim.
Sonra yağ, şeker, tuz ve un reyonuna yöneldim. Oradaki malzemelerin fiyatları daha da fahiş durumda. Ama temel gıda malzemelerini almak zorundasın. Onları da aldım. Ondan sonrada peçete reyonuna yöneldim. İnanın en ucuz yeri o reyondur. Peçetelerimizi de aldıktan sonra cüzdanda para yok. Her ücretli çalışanın yaptığı gibi kredi kartıyla ödeme işini de çözdük. Ay sonunda kredi kartı borcunu nasıl vereceğiz oda ayrı bir sıkıntı. Belki de çoğunluğun yaptığı gibi kartlara takla attırarak bir kaç ay bu şekilde idare ederiz.
Peki ya sonrası!
Yine herkeste olduğu gibi bankaların haciz sendromu
Dışarı çıktıktan sonra bir ara sağlıklı yaşamla geçim arasında gidip geldim. Acaba yağsız, tuzsuz, şekersiz ve unsuz şeyler yiyin diyor Canan Karatay. Onun bu önerisi rejim yapmakla alakalı da olsa bu fahiş fiyat furyasında pekte mantıksız bir çözüm gibi gelmedi bana. Zaten geçim sorunu yaşayanların temel gıda ve besin maddelerini alamadıkları için yaptığı şey tam da buydu. Deveyi hamuduyla götürenlerin canı sağ olsun (!)
Bir ara gözüm poşetteki peçeteye takıldı. Ucuz olduğu için peçetemi yesek diye düşündüm. Yoksa bu yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının yaşandığı günümüzde bu fiyatlarla gelir gider dengesi nasıl sağlanacak. Allahtan yukarıdakilerin zam yapmadıkları için övündüğü market poşetlerine zam yapılmadı. Ya onlara da zam yapılsaydı. Biz ne yapardık. Allah onlardan razı olsun(!)
Kısacası koltuktakilerin baş döndürücü etkisi gerçeklerin sayfalarını boş bırakırken çoğumuz başını kuma gömen devekuşu misali makamları ve belediyelerin tüm imkanlarını kendilerine ve çevrelerine peşkeş çekip içini boşaltanlardan hak hukuk, adalet, vicdan ve merhamet bekliyoruz. Sonrada köşeyi döndü. Çalıyor ama çalışıyor da. Helal olsun işin biliyor veya bal tutan parmağını yalar diye taltif ediyor. Veya yaptıkları yolsuzlukları, kamu kaynaklarını kötüye kullanmalarını, adam kayırmalarını, torpil yapmalarını ve en önemlisi hakkımızı gasp etmelerini bu şekilde masumlaştırma derdine düşüyor. Üstüne üstlük saygıda kusur etmiyoruz. Bunun sonucunda da adeta sonu olmayan geleceğe yürüyoruz.
Tamam!
Nasıl olsa alıştık.
Bizler yürümesine yürürüz de şu çocuklarımız için gözümüz arkada kalmasa.