Her yıl binlerce misafir ağırlayan Şanlıurfa’nın Göbeklitepe, Karahantepe ve Taş Tepeler gibi yerlerin keşfedilmesiyle beraber inanılmaz bir sıçrama yaşayarak 1 milyona yakın turist ağırladığı açıklandı.
Uzmanlar kazı alanlarında yapılan incelmeler sonucu heyecanlı olduklarını dile getirirken Şanlıurfa’nın Dünya’da tarihi üstünlük sağlayacağını belirtiyor.
Özellikle 4-8 Kasım arasında Şanlıurfa’da gerçekleşecek olan “Dünya Neolitik Kongresi” için 63 farklı ülkeden 775 bilim insanının katılım gerçekleştireceği bu kongrede yoğun bir ziyaret trafiğinin olacağı tahmin ediliyor.
Urfanatik Gazetesi olarak sadece Türkiye’nin değil Dünya’nın da dikkatini tarihi yapılarıyla çeken Şanlıurfa’nın tarihi yerlerini araştırdık.
İşte Şanlıurfa’nın gözde tarihi mekanları;
URFA KALESİ
Urfa Kalesi’nin M.Ö. 10.000 yıllarına ait neolitik bir alan üzerine kurulduğu tahmin edilmektedir. Kalenin yanı başında çıkarılan ve Şanlıurfa Müzesinde sergilenen 12.000 yılık Balıklıgöl Heykeli ve Kale alanı, Balıklıgöl havzasının tarihini gözler önüne sermektedir. Kale 6 yy. ile 11. yy. arasına tarihlenebilir. Kale ilgili kabul edilen görüş: M.S. 812-814 yılları arasında Abbasiler döneminde yapıldığıdır. Doğudaki sütun üzerindeki Süryanice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞAMAŞ (Güneşin oğlu)'in oğlu AFTUHA. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli veliaht Prens MANU kızı, kral MANU eşi, hanımefendim ve velinimetim kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır. Urfa Kalesi’nin, üç tarafı kayadan oyma hendek ile çevrilidir.
GÖBEKLİTEPE
Yerleşim yeri olarak kullanılmadığı bilinen ve tapınmaya hizmet eden Göbeklitepe, şaşırtıcı anıtsal mimarisiyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girdi. Türkiye'de de’’ 2019 Göbeklitepe Yılı” ilan edildi. Henüz küçük bir bölümü çıkarılan Göbeklitepe, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirdi. Dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi sayılan Göbeklitepe ile dinsel inanışın yerleşik yaşama geçişteki etkisi kanıtlandı. Göbeklitepe'deki en ilginç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabilen 'T' formlu anıtsal dikilitaşlardır (Steller). Bu gizemli dikilitaşların 10-12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüştür. Ortadaki bir çift karşılıklı büyük dikilitaş ile çevresindeki dikilitaşlar yuvarlak ya da oval kapalı mekânlar oluşturur. Kazılar neticesinde bu mekanların altı tanesi ortaya çıkarılmış olsa da jeomanyetik ölçümlerle bu mekanların 20'yi bulduğu biliniyor.
HARRAN KÜMBET EVLERİ
Harcında gül yağı, saman, pişmiş toprak ve yumurta akı kullanılan, mimari yapısı ve malzemeleri sayesinde de yazları serin, kışları sıcak tutma özelliğine sahip evler, aşağıdan yukarıya doğru gittikçe daralmaktadır. Yüksekliği içeriden 5 metreye varan ve 30-40 tuğla dizisiyle örülerek inşa edilen evler, içeriden ve dışarıdan balçıkla sıvanması sayesinde varlıklarını bugüne kadar sürdürebilmişlerdir.
Harran Kümbet Evler 1979 yılında arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak tescil edilmiştir.
HALFETİ
M.Ö 855 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından kurulduğu zaman "Şitamrat" adını taşıyordu. Şehir, tarihi boyunca Hitit, Asur, Med, Pers, Makedon, Selevkos ve Partlar'ın idaresinde kalmıştır. Güneydoğu Anadolu, Roma İmparatorluğu döneminde Orshoene eyaleti içinde yer almış ve kale bu eyaletteki önemli şehirlerden birisi olmuştur. 1292 yılında Memluk Sultanı Eşref tarafından ele geçirilen ve son kez Memlükler tarafından tamir edilen şehre "Kal'at-ül Müslimin" adı verildi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçen şehir, zamanımızda da kullanılan "Urumgala" ve "Rumkale" adlarını alarak Halep Eyaleti'ne bağlandı. Osmanlı döneminde hudut şehri özelliğini kaybeden yerleşim stratejik önemini kaybetmiştir. Şehrin nüfusunun 19. yüzyılda 5-l0 haneye kadar düşmesi ve Rumkale'nin harap olmasıyla yerleşim alanı Fırat'ın karşı sahiline nakledilmiş ve bugünkü Halfeti yerleşimi kurulmuştur. 1926 yılına kadar Birecik’e bağlı bir nahiye olan Halfeti, 1954 yılında ilçe haline getirilmiştir.
AYNZELİHA GÖLÜ
Efsaneye göre İbrahim'in ateşten kurtulma mucizesini gören kralın kızı Zeliha, İbrahim'in davetini kabul ederek babasının ilahlığını yüzüne karşı reddeder. Öfkelenen Nemrut kendi eliyle kızını ateşe atar ve kızının diri diri yanarak ölüşünü seyreder. Zeliha'nın düştüğü yerde bir göl ve bu gölün içinde balıklar oluşur. O günden bu güne Zeliha'nın düştüğü yere Zeliha'nın Pınarı ya da Zeliha'nın Gözyaşı anlamına gelen Aynzeliha denmektedir. İçerisindeki balıkların da kutsal olduğunu inanıldığından yenmemektedir.
BALIKLIGÖL
Tarihsel ve bilimsel verilere göre Balıklıgöl havuzları, yarı kadın yarı balık olan tanrıça Atargatis için yapılmış birer antik pagan (putperest) tapınaklarıdır. MÖ 1000-300 yılları arasında net olmayan bir tarihte yapıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde İsrail, Lübnan, Suriye'de de tanrıça Atargatis'e adanan içindeki balıklara dokunmanın ve yemenin yasak olduğu balıklı havuzlar vardır. İslam dışında Balıklıgöl platosunda ayrıca Yahudi ve Hristiyan inanışları de mevcuttur. Günümüzde birçok İslam araştırmacısı Balıklıgöl'e ait İslam inancının hurafe olup havuzların antik pagan tapınaklarına ait olduğunu kesin bir dille kabul etmiştir.
Halk arasında içindeki balıkların kutsal olup balıkları yiyenlerin hastalandığı söylenir. Gölde bıyıklı sazan türü bulunmaktadır. Bu türün havyarı zehirli olduğundan yenmesi insan sağlığı açısından sakıncalıdır.
GERMUŞ KİLİSESİ
Şanlıurfa kent merkezinin 10 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Germuş Dağı'nın eteğindeki Dağeteği Mahallesi'nde bulunan tarihi kilise zamana direniyor. Kitabesi olmadığı için yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen ancak 19. yüzyılın başlarında yaptırıldığı tahmin edilen kilisenin girişinde yapı boyunca yükselen üç sivri kemerli cephe bulunuyor. Farklı zamanlarda yapılan tadilatlarda kısmen özelliğini kaybeden tarihi kilise, "tarihin başlangıç noktası" olarak nitelendirilen Göbeklitepe'ye de 5 kilometre mesafede bulunuyor.
ŞANLIURFA ARKEOLOJİ VE MOZAİK MÜZESİ
Yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi 24 Mayıs 2015 tarihinde ziyarete açılmıştır. 24 Mayıs 2015 tarihinde ziyarete açılan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi büyük bir kompleks olarak tasarlanmıştır. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi içerisinde 14 adet ana sergi salonu ve 33 adet canlandırma alanı bulunmaktadır. Çeşitli tarihi eserin yer aldığı müze içeriğiyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası oldu.
REJİ KİLİSESİ
Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi, Ellisekiz Meydanı'nın kuzeydoğusundadır. Yapı, 6. yüzyıla ait bir kilise kalıntısının üzerine, 1861 yılında inşa edilmiştir. Kilise, Hz. İsa’nın iki havarisinin anısına inşa edildiğinden onların ismini taşımaktadır. Yapı, 1924 yılına yani Urfalı Süryanilerin Halep'e(Suriye) göç edişlerine kadar, aktif olarak kullanılmıştır. Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi, 1924 yılında Tekel idaresi tarafından önce tütün fabrikası sonra üzüm deposu olarak kullanılır. Kilise, halk tarafından Tekel kelimesinin Fransızca karşılığı olan Regie (Reji)'den dolayı "Reji Kilisesi" olarak isimlendirilmiştir. Kiliseden çıkarılan yazılı mezar taşları Urfa Müzesi'nde gönderilmiştir.
KARAHANTEPE
Karahantepe, Türkiye'nin Şanlıurfa ilinde yer alan arkeolojik sit alanıdır. Halk arasında Kürtçe adı "Girê Keçel" olarak bilinmektedir. Şehir merkezine 46 km uzaklıkta olan Karahantepe, ilk kez 1997 yılında Bahattin Çelik tarafından keşfedildi. Neolitik dönemden kaldığı düşünülen 250 dikilitaşın bulunduğu alanda ilk kazı çalışmaları Eylül 2019'da başladı. Karahantepe ’deki kazılarda, Göbekli Tepe ile çağdaş özel yapılar ve sırtında leopar taşıyan insan heykeli ortaya çıktı. Bulunan heykeller, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye başlandı.
Ana kaya içine 8×6 metre boyutlarında oyulan AB Yapısı’nın özel amaçlar için inşa edildiği düşünülüyor. Yapının uzun duvarının ortasında bir insan başı yer alıyor. Boyun kısmı bir yılanı andırır biçimde kayadan çıkan başta bir erkek betimlenmiş. Bu başın karşısında ön sırada dört, arka sırada altı adet fallus biçimli dikilitaşlar yerleştirilmiş. Yapıya bir kenarından merdiven ile iniliyor diğer kenarından ise başka bir merdiven ile çıkılıyordu. Tüm bunlar kapsamında yapının ritüelistik bir işlevinin olduğu düşünülüyor.
TAŞ TEPELER
Taş Tepeler, tarihin sıfır noktası olarak nitelendirilen Göbeklitepe ile çevresindeki 11 arkeolojik alana verilen isim. Yüksek tepeler üzerinde kurulmuş söz konusu 12 alan; Göbeklitepe, Karahantepe, Harbetsuvan, Gürcütepe, Kurttepesi, Taşlıtepe, Sefertepe, Ayanlar, Yoğunburç, Sayburç, Çakmaktepe ve Yenimahalle'den oluşuyor.
Özellikle 12 bin yıllık Gastronomi alanına yönelik geçmişiyle dikkat çeken Taş Tepeler için kazı çalışmaları devam ediyor. kap kacak, mayalanmış ekmek kalıntıları ve buğday öğütücüsü gibi mutfak araç gereçleri bulunduğu ortaya çıktı.
TARİHİ ÇARŞILAR
Tarihi hanların çoğu Balıklıgöl ’ün doğusunda yer alır. Şanlıurfa il merkezinde Osmanlı dönemine ait Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Barutçu Hanı, Mençek Hanı, Şaban Hanı, Kumluhayat Hanı, Fesadı Hanı, Samsat Kapısı Hanı, Millet Hanı ve Topçu Hanı olmak üzere 10 adet büyük han bulunur.
Gümrük Hanı
Haşimiye Meydanı yakınındadır. 1562 yılında, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hanın avlusunu çevreleyen dükkânların üzerinde, önleri revaklı ikinci kat odaları yer almaktadır. Kafeteryaların bulunduğu avlusundan Halil-ür Rahman Gölü'nün suyu geçmektedir.
Sipahi Pazarı
Gümrük Hanı'nın batısına bitişik olarak inşa edilmiş, bir kapalı çarşıdır. 1562 tarihinde yaptırılmıştır. Halı, kilim, keçe, kürk satılmaktadır.
Kazzaz Pazarı
Gümrük Hanı'nın güneyine bitişik olarak 1562 yılında inşa edilmiş kapalı çarşıdır. Bezzazistan adıyla da bilinen çarşının dört kapısı bulunmaktadır. Yöresel giysi ve aksesuarlar satılmaktadır.
Hüseyniye Çarşıları
1887 yılında inşa edilmiş bu kapalı çarşıda bakırcılar ve kalaycılar bulunmaktadır.