Kelimelerin işe yaramadığı ve susmaya ihtiyaç duyduğumuzda kullandığımız onca şeyi yutkunarak arkasına sakladığımız ne zor sarf edilen bir kelimedir bu "İnsanlık" artık.
Çünkü adaletsizliğin el üstünde tutulduğu bir düzende başrol de olanların kendi kültürü vardır. Bakıyorsun her haltı yerler. Yalanın hası onlardadır. Menfaatleri söz konusuysa adalete yer yoktur. Ama her şartta alkışlanırlar. Konuştuklarında kullandıkları cümlelere bakın. İnsani değerlere ne kadarda değer veriyorlarmış da bizim haberimiz yokmuş gibi gözlerinin içine baka baka konuşurlar. Ve bizde Güçlünün haklı olduğu kanununa binaen bakarız. Bakarız bakmasına da sadece gözlerimiz değil, akıllarımız da seyir tutsağı olmuş vaziyette.
Düşünün bir.
Dünyanın her tarafında mazlumların oluk oluk kanını akıtyorlar. Bu mazlum insanların hakkını yiyerek öldürenler için bir araştırma var mı?
Yok!
Katillerin öldürdüğü insanların, ne kadar yaşaması gerektiği üzerine bir araştırma veya sahiplenme var mı?
Yok!
Veya uzun ömürlü olması üzerine araştırmalar var mı?
Yok.
Zalim bir çoğunlukta kendileriyle gurur duyanların, çocuk çığlıklarını ve gerçekleri duyması mümkün mü ?
Oda yok.
O zaman zaten yapılanları araştırmaya gerek yok.
Ve yapılanlara bakılırsa zaten bu mazlumların geleceği de yok.
Nasılsa yaşam hakları da yok. ölmeleri gerekiyor! Bu kadar basit.
Bu durumda bütün bunları göz önüne getirerek insanları öldürenlerin neden uzun ömürlü olduğu üzerine bir araştırma yapmaya da gerek yok.
Çünkü bu dünyada katillerin yaşaması için harika bir ortam var. Zaten onlara sunulan yaşam hakkı ve tarzı da bir harika.
Adalet yok!
Hak yok, hukuk yok!
Yasalar önünde eşitlik yok.
Çek silahı vur. Olmadı at bombayı bitir işi
Dünya onların kan veya hayat bankası sanki.
Peki nereye kadar bu böyle devam edecek ?
Onu da kimse bilmiyor. Herkes bir birine bakıyor. Ağababalarımız yeter diyene kadar der gibi
Aslında dibe vurmanın en iyi yanı düşecek bir yerin kalmıyor ve mecburen ayağa kalkıyorsun.
Eee zaten diptesin. O zaman daha neyi bekliyorsunuz demezler mi adama ?
. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dediğini duyar gibiyim. Bende diyorum ki: İstediğin kadar kafanı kuma göm. Nereden biliyorsun o yılanın bir sonraki adresi sen olmayacağını peki. Ne yazık ki onu da bilmiyorsun.
Düşünüyorum da gerçekten sorgulamayı, direnmeyi ve insanca yaşamayı öğrenebilseydik çok şeyleri değiştirebilirdik belki. Ama ne yazık ki hislerimizi, cümlelerimizi ve seslerimizi hep güçlüden yana kullanıyoruz.
Nasıl mı ?
Ramiz Dayının dediği gibi; Eğilmiyor diye aslanları hor görüp, güçlü görünen çakalları el üstünde tutarak.
Uzun lafın kısası haksızlık etmeyi vicdanlarına sindirmiş insanlara hakkı anlatmak köre ışığı anlatmak gibidir. Bunun içinde ona göre rota belirlenmelidir. Tıpkı üstad Seyyid Kutub’un dediği gibi;
Ya bütünüyle izzet, şeref ve özgürlük olan yüce Allah’a kulluk.
Ya da tamamıyla zillet ve mahkûmiyet olan Allah’ın kullarına kulluk.
Artık tercih senin, benim ve duyarlı olan veya olmak isteyen herkesin…