HAK MI DEDİNİZ ?

İnsan ile hak arasındaki

Abone Ol

İnsan ile hak arasındaki "ARALIK" büyürken ,

"ARALIK'ta

insan hakları günü olması garip değil mi.?

Hakkın günü, Ayı, ya da saati mi olurmuş.

Özelliklede bu haktan bahsedenlerin gasp ettikleri haklardan haberleri yokmuşçasına ve güçlünün haklı olduğu bir sistemde haktan bahsedilmesi. Sanırım kimsenin gülmediği bir fıkra gibi ya da hak gaspına uğrayanların hesaba alınmadığı bir düzenden ve riyakarlıktan başka bir şey değildir.

Ve bunlar tek tek çıkardıkları çocuk hakları, kadın hakları, hayvan hakları, insan hakları demek yerine, yıl 365 gün, tüm varlıkların hakları’na saygılı olsalar keşke.

Ama nerde….

Sadece mazlum insanları oryantal düşlerinin çemberinde topaç gibi çeviriyorlar.

Hem de film içinde film çevirerek!

Bu yüzden yalanın ve ikiyüzlü hallerin itibar gördüğü, kötülüğün "beş dakika ara" vermediği bir dönem yaşıyoruz ya. Gerçekler değil, çıkarlar destekleniyor ya hep.

Ama herkeste bir maske takma merakı hem de hak hukuktan (!) asla taviz vermez bir duruş.

Ve İnsanları kobay gibi kullanarak onların hayatlarıyla oynayarak. O güçlerini kötüye kullanmanın gururunu da yaşayarak ve üstelik iyi insan rolünü oynayarak. Her yerden her şey çıkar düzenini kurarak. İnsanın insanlıktan çıkmanın da enflasyonunu bu kadar tırmandırarak!

Bakıyorum ne yazık ki, hayatımız siyaset, riyaset, yalan, dolan, haksızlık ve köşeyi dönme üzerine kurulmuş. Dürüstlüğün, tarafsızlığın ve vicdanın değeri pek kalmamış ve giderek birbirine benziyor herkes.

Yazık !

Oysa insan olmanın bir anlamı vardı.

Ama nerde….

Unuttuk onu.

Halbuki zarafetin hüküm sürdüğü bir toplumda, hayatın yasası insanlık üzerine kurulmalıydı. İnsanlık denilince aklıma yardımlaşma, paylaşma, hak, hukuk, adalet, büyüğe saygı, küçüğe sevgi ve ezilene empati geliyor. Asalet, merhamet ve empati diyen adam duruşu büyüklere saygısını, küçüklere şefkatini gösteren, hak karşısında önünü ilikleyen, haksızlığın yasakların ve yokluğun karşısındaki duruşunu bozmayan aynı zamanda haksızlığın seri cinayetlerine karşı gerektiğinde tek başına adamlık duruşu sergilemek geliyor.

Ama bu dönemde mi ?

Tabi ki hayır.

Nasıl mı olmalı ?

Güzel kalanlara,

Kapısını güzelliğe açanlara,

Yüreğini iyilikle sınayanlara,

Kötülükle beslenmeyip bir kalp kazanmak için insanlığa çalışanlara.

Ve...

Hayat ne güzelsin diyebileceğimiz yarınlara ulaştığımızda ancak hak ile insan arasındaki bu uçurumu kapattığımızda haktan söz edilebilinir.

Yani Merhum Aliya İzzetbegovic’in dediği gibi;

Yıldızların altından geçmemiz gerek hangi yolu seçersek seçelim

Sonunda ölüm var

Her şey bitecek

Sen de öleceksin

Ve ölecek bu dünya

Bu yüzden başını hep dik tut.

Ve bunun gereklerini yerine getir.

Sonuç olarak herkesin hak hukuk noktasında çıkarlar değil, gerçeklerin konuştuğu bir ortama katkısının olması ve bu uğurda çaba göstermesiyle hak ile insanın arasındaki aralık kapanır ancak. Hz. Ömer’in dediği gibi "Biz harama düşmek korkusuyla helâlin de onda dokuzunu terk ederdik." Ancak böyle yapılarak haktan söz edile bilinir. Deveyi hamuduyla götürerek değil. Yoksa konuşulanların ve tartışılanların veya gün tayin edilenlerin sonucunda söyleyebileceğimiz tek cümle; “Hepsi hikaye “ olur.