HANİ BAYRAM’DI (!)

Bazen sorunların çözümü için ufacık bir dokunuş yeterlidir. Bunun içinde hayatta en önemli üç unsur; İstemek, İnanmak ve İlerlemektir. Buda  yaşam kaliteni arttırmak, kararsızlıklarını sonlandırmak ve hedefine sağlam adımlar atmak...

Abone Ol

Bazen sorunların çözümü için ufacık bir dokunuş yeterlidir. Bunun içinde hayatta en önemli üç unsur; İstemek, İnanmak ve İlerlemektir. Buda yaşam kaliteni arttırmak, kararsızlıklarını sonlandırmak ve hedefine sağlam adımlar atmak demektir. Atatürk’ün bayram hediye ettiği çocuklar bırakın makam sahiplerinin yerine geçmesin. Makam sahipleri 24 saatini gecekonduda geçirsin ve aç uyusun. 1 gün sanayide çalışan çocuğun yerine çalışsın. Gün boyunca pazarda su satsın. 1 gece parkta yatsın. Kırmızı ışıkta mendil satsın. 24 saat çocuk esirgeme yurdunda kalsın. Onların sizin halinizden anlamasına gerek yok. Onlar daha çocuk; Siz onların halinden anlarsanız sorun çözülür. Çocuklarımızın hayallerine giremeyiz, ama çocuklarımızın hayallerine girecek bir dünya inşa ediniz. Ama nerde..

Baksanıza henüz dört yaşındaydı. Bebek bezini değiştirirken annesi belki söylenirdi, yüzü kızarır utanırdı. Sonra gülümserdi herkese karşılık beklemeden. Karnı doydu mu kalmazdı hiçbir tasası, adına bebeklik işte derdik. Siz şerefsizler Kirli ellerinizle dokundunuz hala ana sütü kokan bedenine. Kirlettiğiniz dünyanız gibi onunda dünyasını kirlettiniz, kıydınız bedenine, ağlayamadı bile belki. Vicdansızsınız işte. Muhtemelen yakalanacak o iğreç yaratık. Hüküm verecek kanunlarımız; “Bebeğin etekleri kısaydı! Olay anında hiç bağırmadı! “ diyemeyecek. Çünkü bunun herhangi bir bahanesi yok. O iğreç yaratık elleri önlerinde bağlı kravat takmış giyisileriyle iyi halli belki gözyaşı da dökecek, mazlum halleriyle rol yapacak. Şeytana uydum diyecek. Biliyor musunuz şeytan bile bu tür yaratıkların yüzüne tükürür. İmtihan dünyası pişmanım diyecek vakur bir edayla. Ama hangi ceza ya da söz teselli verebilir o anne ve babanın yüreğine ya da vicdanı olan insanlara. Lanet olsun bize, insan değilsiniz işte. İnsan olsanız Bayramı kutlaması gereken çocuklara dünyayı dar eder miydiniz. Yaşam alanını geçtik hayatlarına son verir miydiniz. İğrenç emellerimize kurban eder miydiniz. Siz iğrenç yaratıklar; İzzetli namuslu şerefli erkekleri erkek olduğuna utandırdınız. Allah belanızı versin. Bir organı yönetemeyen beyinsizler. Hayvanlar bile kendisine cilve yapmayan çağrıda bulunmayan dişiye yaklaşmaz. Bırakın dişileri siz çocuklara bile yanaşacak kadar hayvandan daha aşağılıksınız. Siz nasıl bir yaratıksınız? Kahrımdan ölüyorum. Sahi nerede 800 avukat? Hadi görelim sizi ve avukatlığınızı.

Aslında sözün bittiği yer ama Che Guevara’nın dediği gibi: Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar; Ya ölmeli cellatlar, ya da hiç doğmamalı çocuklar....