Hoş Bir Siverek Rüyası

Gece Uykum kaçmış, kafamda memleket meseleleri; aylardır su ve tarak yüzü görmemiş savaş yorgunu bir kadının saçları gibi karışmış birbirine memleket meseleleri.

Abone Ol

Gece Uykum kaçmış, kafamda memleket meseleleri; aylardır su ve tarak yüzü görmemiş savaş yorgunu bir kadının saçları gibi karışmış birbirine memleket meseleleri. Siverek   gecelerinde  firar  eden, bilmem   kaçıncı   firarı  uykularımı  yakalayıp  beynime   yerleştirmek   için  Diyarbakırlı Ünlü Şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın  şiirlerini  okuyorum. Yaş 35 şiirinden daha çok sevdiğim şiiri olan” MEMLEKET İSTERİM” şiirini…

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Şiir günlerdir zamanında kapanmayan göz kapaklarımı kapatan bir el şefkatli bir anne, yada sevgili eli etkisi yaptığı için kuyuya atılmış Yusuf’un  kuyu  derinliğinde  bir uykuya  dalmışım..

Sokaklar sakin, insanlar birbirine saygılı. Araçlar mümkün olduğu kadar sessiz hareket ediyor. Sürücüler yayalar, yayalar sürücülere saygılı, sürücü koltuğunda oturanların tamamı kemerlerini takmış.

Caddeler tertemiz ne yerde bir çöp var nede kulaklarda gürültü. Kaldırımlar alışılmışın dışında yayalara bırakılmış. Bedensel engelliler ve yaşlılar kaldırımlarda rahatça yürüyebiliyor. Herkes birbirinin hakkına saygılı olduğu için polise gerek kalmıyor. İş yerleri namaz saatinde kapatılmıyor. Boş bulunan iş yerlerinde hırsızlık yapılmıyor.

Yaşlı bir adam yerden bir izmarit parçasını alıp on metre ilerde ki bir çöp kutusuna atıyor. Herkes yere izmarit atan kimliği meçhul şâhısı gıyabında kınıyor. Caddelerde yere tüküren, çöp atan hiçbir insana rastlanılmıyor.

İş yerlerinin önünde bulunan saksılarda mevsimin çiçekleri caddelere ayrı bir güzellik getirmiş, caddedeler adeta renk cümbüşü.

Bu şehre gelen yollarda hiç kazalar olmazmış. Herkes dikkatli, geride bıraktığı sevdiklerine kavuşmak için trafik kurallarına harfiyen uyuyor.

Hak ve hukukun herkes için geçerli olduğu bu memlekete insanlar, her gün bir yetimin evini ziyaret ederek onlara yalnız olmadıklarını hatırlatıp, herkes bir kimsesizin kimiymiş. Yoksullar aç yatmazmış bu memlekette, komşunun hakkı komşudan sorulur sorumluluğuyla, aç insanlara yüreklerini katık yaparak, yoksulluğun ve açlığın, yoksulun evine girmesine müsaade edilmiyor.

Sokakta dolaşan başıboş hayvanların başıboş olmalarına izin verilmez. Her, insanın bir canlı dostu varmış. Memleketin kadim insanı insanlar eziyet etmediği gibi, hayvanlarda insani bir sevgiyle yaklaşıyorlarmış.

Her sokak başında, atalarının kullandığı kesme karataştan bir çeşme varmış. Çeşmede minik avuçlarıyla su içmeye çalışan, gözlerinin rengini suyun maviliğinden alan bir kız çocuğu, gülücükleriyle birlikte hayat veriyormuş bu kentin insanlarına.

Her yer yeşil, çınar ağaçlarının gölgesinde, Temmuz’un, sıcaklığı Mayıs’ın serinliğine dönüşüyor, bu kentin yol ortasında Mayıs gülleri açarken, hiç kimse gülü dalından koparmazmış.

Her yer güllük gülistanlık, insan bu kentte dolaşırken cennette dolaştığını sanıyor.

     Gözlerimi açtığımda yukarda yazdıklarıma benzer bir rüya gördüğümü anladım. Açıkta kalmışım mevsim son bahar bedenimde bir üşüme yüreğimde rüyasını gördüğüm memleketin sıcak sevgisi.

     Ben bu rüyaya benzer yazıları çok yazdığımı hatırlıyorum. Arşivime bir göz attım ben gördüğüm güzel rüyayı üç yıl önce yazdığım bu yazıda zaten anlatmışım.

      Gerçekleştirilmesi zor bir hayal değil yüreğimizde adaleti ve insanlığa olan sevgimizi inancımızı pekiştirdiğimizde bu güzel memleket rüyası gerçeğe dönüşeceğine inanıyorum…