Hep söyleriz, hayat her sabah yeniden şekilleniyor, anaların, bacıların ellerinde. Samimiyiz bu söylemde? Bir bayan olarak şahsen ben bunun samimi bir söylem olduğuna inanmıyorum. Eğer söylenen doğru olsaydı Türkiye genelinde, siyaset yarışına giren partilerin çoğunun Belediye veya meclis üyelerinin daha çok kadınlardan oluşurdu. Maalesef hayatın her alanında olduğu gibi bu söylemde kadınların ağzına çalınan bir parça sahte bal olduğuna inanıyorum.
Siyaset başta olmak üzere üretim ve yönetim alanında kadınlara daha çok söz hakkı ve yetki verilseydi Ülkemiz ekonomik, kültürel ve sosyal alanda şaha kalkardı. Maalesef olmadı kadına bırakın yönetmek imkânı kendini ifade fırsatı bile verilmedi. Bunun birçok nedeni var.
Kadın yaradılışı itibariyle erkeğe göre acı direnci yüksek, hayatın içerisinde, var olma mücadelesi veren daha güçlü bir yapıya sahiptir. Kadının sosyal hayatta, iş hayatında ve siyasi yaşamda nasıl varolduğu içinde bulunduğu sosyo-ekonomik duruma göre değişebiliyor, şekilleniyor. Kadın bulunduğu şartlara direnip karşı çıktığında öncelikle en yakınlarının tepkisi alarak asilik, şımarıklık vs. olarak değerlendiriliyor tutum ve davranışları yüzünden dışlanıyor.
Kadın özellikle siyasete soyunduğunda toplumun kabullenmesi daha zor oluyor. Eskilerin dediği gibi “elinin hamuruyla erkek işine karışma” düşüncesi olabildiğince baskınlaşıyor. Oysaki toplumun değişime ayak uydurabilmesi için kadının siyasette yer alması şarttır. Elinin hamuruyla tencereyi dolduranın aile ekonomisini dengede tutanın kadın olduğunu unutmamak lazım.
Kadın yaşamında, ulaşabildiği çevre içerisinde sorunları temsil etme, ifade etme, çözüm bulma konusunda güçlü bir kişiliğe sahiptir. Aslında kadınların siyasette yer almaları makam mevkiden ziyade olaylara çözüm bulma arzularıdır. Özellikle doğu bölgelerimizde kadının siyasette çok daha az yer aldığı görülmektedir. Kadınlarımızın siyasette daha fazla yer almaları ve karar süreçlerinde onlara danışılmasının önünde çevresel faktörler, eş, baba, ağabey gibi mutlaka erkek bir engel vardır. Kadının yer almadığı bir platformda kadın sıkıntı ve sorunlarını özümseyerek hissederek kim nasıl çözecek çözüm odaklı politika nasıl oluşturulacak düşünmek lazım.
Ülkemizde kadın tüm engellemelere rağmen siyasete girmekte yer almakta çözüm aramaktadır. İşin üzücü yanı siyasete giren kadın, kadınların yaşadığı sorunlarla ilgili toplumsal projeler oluşturup çözüm aramamaktadır. Oysa kadının siyasette daha fazla yer almaları için projeler oluşturup desteklenmeli ve çözüm odaklı yaklaşımlarda bulunup kararlar alınmalıdır. Yaşanılacak süreçten sonra bilinçli kitle artacak ve kadın sayısında ciddi oranda artış gözlemlenecektir.
Tarihimize baktığımızda diğer ülkelere göre kadınların siyasal haklar edinmesi birçok ülkeye göre daha erken elde edilmiştir. Ülkemizde kadınlarımız yaklaşık seksen yıl önce belediye muhtarlık seçimlerinde, görev alırken günümüzde kadın siyasal alanda temsili yolunda çok fazla mesafe kat edememiştir. Her ne kadar kadın-erkek eşit haklara sahip görünse de siyasal hak gibi birçok haklar uygulama aşamasında zayıf kalmış erkek kadına göre daha fazla ön plana çıkmıştır. Eşitlik hukuksal olarak kâğıt üstünde kalarak aile, çevre, toplumun baskısıyla kadının kendini geliştirmesine fırsat verilmeyerek kadının yetiştireceği bilinçli bireylerinde önü kapanmıştır.
Türkiye’de kadın siyasette az görülüyor, doğu bölgelerimize indikçe kadının siyasette yer almasının önünde engeller daha da artıyor ve görev alan kadın sayısı azalıyor. Kadının yaşadığı aile içerisinde eşin özellikle çevresel faktörlerden etkilenerek kadına engel koyması erkeğin üstünlüğü sayılıyor yani eşi ezen baskın erkek ideal erkek evlat sayılıyor. Kadını tarlaya, hayvancılığa gönderen beden, mantık, iletişim gücüyle her işi yaptıran erkek siyaset yapmayı sadece kendinde hak görüyor. Oysa bölgenin toplumsal sorunlarını kadın daha çok yaşıyor ve çözüm yolları arıyor. Ailenin işlerini yetiştirmek için durmaksızın çalışan kadın zamanla köreliyor, hayata karşı olan ilgisi bilgisi azalıyor. Görevinin sadece eşin ailesine ve çocuklarına bakmak ve ihtiyaçlarını yerine getirmek olduğuna kendiside inanıyor. Oy kullanırken dahi baba, ağabey, eşin baskısıyla ya da yönlendirmesiyle hangi partiye vereceği kararına varılıyor. Okuma yazması olmayan kadınlarımıza partinin sembolü gösterilerek adeta gözüne sokarak bilinçaltına yerleştirilip kazayla da olsa başka partiye verilmesinin önüne geçiliyor. Aslında işin temelinde çocukları yetiştirirken cinsiyet farkı göz önüne alınarak yetiştirilmesi imkân ve şartların sunulmasıdır. Çoğu zaman kız çocuklarına sunulan eğitim olanakları kısıtlanmış imkânlar erkek çocuğuna sunulmuştur. Kız çocuğuna kısıtlı imkânlar sunulmasından dolayı için birçok anlamda yeterli bilgiye hâkim olmadan büyümüş evlendirilerek aynı zihniyette yeni nesiller yetiştirmeleri sağlanmıştır.
Kadın eğitim sürecini tamamlamayıp ekonomik özgürlüğünü eline almadığı sürece özgüveni olmayacak iş hayatından ve siyasetten her zaman ürkecektir.
Ne zaman ki evde yufka ekmek açan çoluğunu çocuğunu doyuran
Ne zaman ki yavrusunu şehit veren acı dolu yüreğiyle mecliste var gücüyle haykıran
Ne zaman ki tarlada ürettiğini yolun kenarında bir yere serdiği örtü üzerinde satmaya çalışan
Ne zaman ki şizofren eşlerin baskısından çocuklarıyla zor kurtulup yeni bir hayat kuran
Ne zaman ki patronlarına biat etmediği için baskıya kalan haksız yere işinden olan
Ne zaman ki çocuk yaşta imam nikâhıyla evlenen, kan yerine verilen kadınlarımız meclis kürsülerinde yer aldı
Ne zaman ki tacize, tecavüze, enseste maruz kalan kadınlarımız mecliste yerlerini aldılar seslerini duyurdular işte o gün siyasetin doğru işlediği ülkenin sorunlarının çözüm odaklı giderildiği gündür.
İşte o zaman bakın, nasılda hayat güzel bir bebek misali yeniden doğuyor anaların nasırlı ellerinde…