Bir toplantıda delikanlıya soruyorlar.
Baban ne iş yapıyor?
Delikanlı; Babam camide çalışıyor.
Başka biri soruyor.
Baban Camide hangi görevi yapıyor?
Delikanlı, Babam Camide bekçi diye cevap veriyor.
Oradaki topluluktan biri; madem baban bekçi niye ayakkabılarımız çalınıyor diye hesap sormaya kalkıyor.
Bu tepki karşısında delikanlı utanıyor, kızarıyor ve cevap veremiyor.
Düşünüyorum da bu delikanlının sadeliğinde kaç insan bulabiliriz acaba bu zamanda.
Bence çok az. Belki de hiç!
Neden mi?
Çünkü hayatın bodrum katında oturup balkon özlemi çeken insan modeliyle karşı karşıyayız.
Çünkü her türlü ahlaksızlığın serildiği kirli bir "çekyat!" "Yeme de yanında yat" diyenler çoğunlukta
Çünkü Para içinde yüzenler çoğunlukta ve bir bardak suda boğulacak kadar nefessiz kalan insanlara dönüp bakmıyorlar bile.
Kısacası vicdan ölümlerinin gerçekleştiği bir toplumda yaşıyoruz.
Ve tuz koktu.
Peki bunun düzelmesi için ne yapmalıyız. Ona bakmalı bence.
Öncellikle güçlünün hukuku varsa hukukun gücü yoksa bir an önce hukukun gücünü temin edecek kurallar konulmalı. Ahlaksızların itibarı namuslu insanlardan çoksa adalet sadece aksesuardan ibaret olmamalı. Ahlaksızlara gereken yaptırımlar uygulanmalı ki kamu vicdanı rahatlasın ve diğer insanlara emsal teşkil etsin.
Tamam!
Belki kozmetik operasyonla düzelmez bu sorunlar. Bunun içinde öncellikle kalp nakli, beyin nakli ve ahlak nakli lazım. Ve toplumun her kesimi menfaat gözetmeden insanlık için ortak paydada buluşup, çözüm bulunmalı. Yoksa gittikçe kötüye gidiyoruz. Öz değerlerimiz meta, makam ve güç uğruna ayaklar altında. Ve gelecek dediğimiz çocuklarımız tehlikede.
Yoksa;
Mağlubiyetin takısıdır “KEŞKE”
Kaçırılmış fırsatların, harcanmış yada üstü kapatılmış hataların, ıskalanmış hayatların ve gecikmiş itirafların ağıdıdır “KEŞKE”