Aynı zamanda babasının da tek ve biricik kızıdır. Sabahları evden çıkar, geceleri geç vakit gelirmiş. O gelinceye kadar hizmetini gören öğrenci, bütün işlerini bitirir, kendisine ayrılan odasına çekilirmiş. Bu şekilde aradan uzun bir süre geçmiş. Bir gece öğrenci, kral kızının odasını temizlerken, bir taraftan da ezbere Kur’anr okur. Bu okuma giderek öğrenciyi heyecana getirir; aklına memleketi ve ailesi gelir. Artık işi bırakır. Bir taraftan okur, bir taraftan da ağlarmış. O sırada kral kızı içeri girer, durumu sorar, soruşturur ve meseleyi öğrenir. Bu sebeple öğrenci, kral kızına İslam dinini anlatır. İslamın üstünlüğünü ve doğruluğunu anlayan kültürlü kız, kısa bir süre sonra müslüman olur. Artık her gece gizli olarak kral kızı, öğrenciden İslami bilgiler alır, İslamı öğrenir ve şartlarını yerine getirir. Böylece aradan birkaç yıl geçer.
Bir gece kral kızı eve erken gelir. Niçin erken geldiğini soran öğrenciye, hasta olduğunu söyler ve “Ben yakında öleceğimi sanıyorum. Bizde adet, ölen kimseyi bütün altın ve ziynet eşyaları ile gömerler. Ölmeden babama seni serbest bırakmasını söylerim. Ben öldükten sonra, babam seni serbest bırakır. Gece gelir mezarımı açarsın. Müslüman olduğumu senden başka bilen yok. Bana mahrem olduğun için beni yıkayamazsın. Onun yerine teyemmüm edersin ve namazımı kılarsın. Yanımda bulunan altın ve ziynet eşyalarını da alır memleketine gidersin” der. Kral kızı gerçekten birkaç gün sonra ölür. Kendisini yörenin adetlerine göre gömerler. Kral, kızının isteği üzerine öğrenciyi serbest bırakır. Öğrenci gece gelir, kral kızının mezarını açar. Bakar ki, mezardaki ölü kıza benzemiyor. Yüzünü çevirip yakından iyice bakınca, bunun memleketindeki hocasına tıpatıp benzediğini görür. Bunun üzerine yanındaki altınları alır, mezarı kapatır ve memleketinin yolunu tutar.
Öğrenci, gördüklerinden hayrette kalmıştır. Memleketine gelince ilk iş olarak hocasını sorar. Ancak hocasının öldüğünü öğrenir. Hesapladığına göre hocası da kral kızı ile aynı günde ölmüştür. Hocasının mezarının nerde olduğunu öğrenir. Bir gece gider mezarını açar. Mezarda hocası yerine kral kızının yattığını görünce tamamen şaşkına döner. Akla durgunluk veren bu bilmeceyi çözmek için herkesten hocasının nasıl birisi olduğunu sorar. Herkes, hocasının çok alim, büyük ve iyi bir kimse olduğunu söyler. Aldığı cevaplardan tatmin olmayan öğrenci, sonunda hocasının karısına da sormaya karar verir. Hocasının karısı önceleri söylemek istemez, ancak öğrencinin ısrarına dayanamaz ve bilinmeyen gerçeği şöyle anlatır: “Her yönüyle iyi birisiydi. Yalnız şeriat yatağına girdikten sonra yıkanmak kendisine ağır gelirdi. İşte bu Hıristiyanlarda yoktur diye, adeta onların adetlerini beğenirdi” der. Böylece öğrenci, Cenabı Hakk’ın, kafirlerin adetini beğenen ve onlara benzeyen bir alimin cesedini bir kafir mezarlığına, kafirlerin içinde müslüman olan birinin cesedini de müslüman mezarlığına nasıl naklettiğini gözleriyle görür ve sebebini anlamış olur.
Harran Kapı Mezarlığı’ndaki 1594 tarihli Seyyid Maksud oğlu Seyyid Hacı Ali Türbesi, halk arasında bu efsane ile ilişkilendirilmekte ve türbeye “Kral Kızı” türbesi denilmektedir.