Her yaz köyde kardeş iki çocuk gözüme çarpardı. Bu her sene yaz tatillerinde devam ederdi. Bu hafta sonu babalarıyla karşılaşma fırsatı buldum. Hali vakti yerinde bu kardeşimize sohbet arasında; ya senin çocuklar her yaz burada ne işleri var diye sordum. Oda tebessümle istesem yaz tatillerini satranç kampı, yüzme dersleri veya tenis dersleriyle doldururum. Ya da belki hepsiyle birden? Ama bir ebeveyn olarak rolümüz, çocuklarımızı toplumda yer almaya hazırlamaktır. Hayat kavgasını görsün, alın terinin kıymetini öğrensin, insan tanısın, yerleri süpürsün, tevazu sahibi olsun. Hiçbir okul veremez bunları. Bir süre sonrada yaz tatilinde kitap okuma alışkanlığını devam etmelerini yada okuma alışkanlığı kazanmalarını, sosyalleşmesini ve arkadaşları ile birlikte zaman geçirmek için ortam hazırlamaya çalışırım. Çünkü İyi insan olmak : akademik başarı, iyi ders notları, iyi kariyer veya makam -mevki, para mal mülk sahibi olmakla değil.
Doğru anlayabilmek,
Doğru davranabilmek,
Doğru aktarabilmek,
Doğru konuşabilmek,
Uyum gösterebilmek,
Sabredebilmek,
İnatlaşmamak,
Kendinle yüzleşebilmek,
Hatalarını kabul edebilmek,
Özür dileyebilmek,
Problemi çözmeye çalışmak,
Taşın altına elini koyabilmek,
Sorumluluk alabilmek,
Saygı duyabilmekle olur dedi.
Kısa bir sessizlikten sonra; Ne kadar gerçekçi bir yaklaşım dedim kendi kendime. Sonrada çocuk gerçeği hepimizin sorunu ise, kötü yetişmesinde de iyi yetişmesinde de hepimizin payı vardır diye düşünmeden edemedim. Bakın Bertrand Russell; İnsan hayal gücü ve can sıkıntısı ile başa çıkma kapasitesini çocukluk çağında öğrenilmelidir diye belirtmiş ve genç bir bitki gibi, aynı toprakta bozulmadan bırakıldığında en iyi şekilde gelişir diye eklemiştir. Çok fazla seyahat, etkinlikten etkinliğe koşmak onlara iyi gelmiyor ve büyürken onların verimli olmaktan çok monotonluklara dayanamayacak hale gelmelerine neden oluyor diye sözlerini noktalamıştır.
Aslında herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır. Kimimiz önüne bakarken, bazılarımız süre gelen yanlışları ezberliyor ve çocuklarımıza dayatıyoruz. Kimimiz sırtüstü yatıp, tavana bakıp, hayal kurarak geçip giden hayatı ezberliyor çocuklarımızdan aynısını istiyoruz ve başarısızlıkla karşı karşıya kalıyoruz. Sonrada suçu başka yerlerde arıyoruz. Bu durumda kusurlu olan kim sizce…