Ramazan ayının gelmesiyle birlikte beslenme alışkanlıklarının tamamiyle değişeceği, metabolizmanın vereceği tepkilerin farklılaşacağı bir aylık süreç başlamış olacaktır. Sağlıklı belenme veya Diyet danışmanlığı için başvuruda bulunan danışanlarımıza yaptığımız ilk uyarının tam olarak kanıtıdır Ramazan ayı.
İlk uyarı : Beslenme alışkanlığımızı değiştirmek sadece günlük tüketilen Kalori miktarının düzenlenmesini değil tüm düzeninizi, günlük programınızı, gün içerisindeki enerji dağılımınıza bağlı olarak tepkilerinizi, vereceğiniz kararları ve en önemlisi yüzünüzdeki tebessümü bile etkileyecektir.
Bu uyarımızın en belirgin örneğidir Ramazan ayı . Beslenme alışkınlığındaki radikal değişim gün içerisindeki plan, program, uyku düzeni vs tüm parametreleri direkt veya dolaylı olarak etkilemektedir. Ramazan ayında öğün sayısının azalması ve yaklaşık 16-17 saati bulan açlık süresiyle birlikte günlük alınan enerjinin düşmesi ve sıvı tüketiminin de azalmasına bağlı olarak metabolizma hızı yavaşlamaktadır. Ayrıca açlık esnasında pankreas aktivitesi devam ettiğinden insülin yapımı devam eder ama bağlanacak glikoz bulunmaz veya az olur . Bu da kan şekerinin ciddi anlamda düşmesine ve Uzun süreli açlık sonrası vücudumuz yağ depolamaya daha meyilli olmasına sebebiyet verecektir. Bu nedenle ramazandaki beslenme şekliniz ne ağırlık kazanımını ne de artışını destekleyecek şekilde olmalıdır. Yani ramazanda kilo kaybı beklenebilir ama bu kalıcı bir kilo kaybı olmayacaktır.
Sağlıkla ilgili sorunu olan kişilerin diyabet, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, metabolik sendrom, yüksek tansiyon, kan sulandırıcı ilaç kullananların, SLE (sistemik lupus eritamatozus) vb. gibi kronik hastalığı olanların, sürekli ilaç kullananların, kanserli hastaların, sindirim sistemi rahatsızlığı olanların, gebe ve emziren kadınların, büyüme-gelişme çağındaki çocukların sağlıkları açısından oruç tutmaları sakıncalı olabilmektedir. Bu yüzden ilgili hekime danışılmadan oruç tutmaları önerilmemektedir.
Oruç esnasında halsizlik, baş ağrısı, böbrek sorunları, sindirim problemleri ve hazımsızlık gibi birçok problemle karşılaşılabilir. Sağlıklı ve düzenli bir beslenme programına uyulmadığında sürekli karşılaşılabilecek problemlerdir bunlar. Sağlık parametrelerimizi Ramazan ayında da optimum seviyede tutabilmemiz için T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğününde paylaştığı, Ramazan ayında sağlıklı belenme önerileri şunlardır ;
Oruç tutarken de yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
Susama hissi duymasanız bile iftar ve sahur arasında sık sık su için, süt, ayran, sade soda, taze sıkılmış meyve-sebze suları, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edebilirsiniz.
Sahur öğününüzü atlamayın. İftar ve sahurda kan şekerini birden yükseltmeyen, uzun süre tokluk hissi sağlayan, yavaş sindirilen proteinli ve lifli gıdalar, tam tahıllı ürünler (tam tahıllı buğday ekmeği, çavdar veya kepek ekmeği), kuru baklagiller (kuru fasulye, mercimek, nohut), süt ürünleri (yoğurt, ayran, süt kefir, cacık vb.), yumurta, bal, taze sebze ve meyve/kuru meyveler, şekersiz hoşaf veya komposto, hurma, ceviz, kavrulmamış fındık veya badem tercih edin. Rafine ürünlerden, beyaz undan yapılmış kek, poğaça ve kurabiye gibi hamur işleri ve şekerli yiyeceklerden uzak durun.
İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlayıp, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edebilirsiniz. Hem enerji veren hem de kan şekerini hızlı bir şekilde yükselten beyaz ekmek, pirinç pilavı, kızarmış patates gibi yiyecekleri tercih etmeyin. Bunların yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna vb. tercih edin.
Tek seferde büyük porsiyonlar yerine, iftardan sonra aralıklı ve her seferinde küçük porsiyonlar şeklinde beslenin.
Çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçının. İyi pişmiş yiyecekleri tercih edin.
İftardan sonra sütlü tatlılar (sütlaç, güllaç, muhallebi vb.) veya meyve, hoşaf ve kompostolar tercih edin.
Oruç tutarken, bağışıklık sisteminizi güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tüketimi önemlidir. E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmaktadır. E vitaminin iyi kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve fındık, ceviz gibi yağlı tohumlardır. Günlük olarak mevsimine uygun 3 porsiyon sebze, 15-20 adet fındık (30 gr) veya 5-6 adet ceviz (30gr) ve haftada 2-3 defa kurubaklagil (mercimek, kurufasulye, nohut) tüketilmelidir. Bağışıklık sisteminde D vitamini de önemli rol oynamaktadır. D vitamini güneş ışınlarıyla deri tarafından üretilen bir vitamindir ve besinlerde pek fazla bulunmaz. Özellikle kış mevsimde havanın güneşli olduğu zamanlarda mümkün olduğunca güneşten faydalanılmalıdır. Güneşten faydalanmasının mümkün olmadığı hallerde besin desteği olarak D vitamini alınabilir. Balık D vitamini, beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum, iyot mineralleri ve E vitamini içerir. Bu nedenle kış aylarında haftada 2-3 kez balık tüketilmedir.
Prebiyotik besinler, sebzeler (pırasa, yer elması, bamya, enginar, kereviz, soğan, sarımsak, kuşkonmaz ) kurubaklagiller (nohut, mercimek, fasulye), tam tahıllar (tam buğday, yulaf, arpa, kepekli pirinç), yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık), meyveler (zeytin, muz, çilek, elma) ve probiyotik ürünler kefir, yoğurt, ayran, boza, tarhana, şalgam suyu, turşular (şalgam suyu ve turşu gibi çok tuzlu gıda tüketiminde yüksek tansiyon hastaları dikkat etmelidirler) bağışıklık sistemini olumlu etkilerler.
Tütün ve tütün ürünleri kullanmayın.
İftardan sonra ve sahurda dişlerinizi fırçalamayı unutmayın.
GIDANIZ İLACINIZ, İLACINIZ GIDANIZ OLSUN