Gün geçmiyor ki haberlerde yeni bir şiddet, kavga, ölüm ve yaralanma haberleri işitmeyelim. Özellikle de Urfa bu konuda gittikçe ciddi bir yol almış durumda.
Darbe girişimi olduğu dönemleri hatırladım bir an. Özellikle trafikte herkes birbirine yol veriyor, güller açıyor yüzlerde, şaşırtıcı bir şeydi bu durum. Zor zamanlarda öfke uykuya geçiyor. Ya da bazen Ramazan ayında ve bayramlarda öfke mola yapıyor.
Öfke, karşılanamamış gereksinimlerin işaretçisidir ancak sorun bu işaretlerin mesajını hangi davranışlarla verdiğimizdir. Ki kırılgan nokta, bu öfke anında düşünme kabiliyetlerini yok sayıp içgüdülerle sınırı olmayan davranış bileşenlerine dönüşmektir. Öfke çıkış sebepleri iyi yönetilebilirse kişiyi olumlu sonuçlara taşıyabilecekken saldırganlaşmalar ondan gelecek bireysel gelişimler yok eder.
Buna örnek “kötü komşu insanı ev sahibi yaptırır” atasözü iken kalkıp komşu cinayetine de dönüşebilir.
Öfke buzdağının görünen ucudur yani biriktirilen birçok duygunun sadece dışta kalan kısmıdır. Suyun altında ise sertleşmiş çok daha büyük bir bölüm vardır. Bu dağı oluşturan sebepler çoğu zaman bilerek veya bilmeyerek yapılan hatalar sonucu birikir, bazen de tercihini kötülükten yana kullanır kişi. Yalnızlaşan, haksızlığa uğrayan, iletişim kurulamayan, kayırılan, sevilmeyen, görmezden gelinen, kısıtlanan birçok çocuk, eş, öğrenci, çalışan biriktirdikçe biriktirir öfkesini ve fırsat kollar.
Urfa özellikle trafikte ve toprak meselelerinde bir hayli mahirdir öfke sunumlarında. Haklı veya haksızlık üstünde bir reflekse dönüşmüştür. Alooo yetişin la… Ve 15 dakika... Ya da bazen borca, sonunda akan kan ve acı…
İşin en kötü tarafı öfke anında ki refleksif bu tavır aklın baştan uçup gitmesine sebep oluyor ki bu Cuma namazında Karaköprü’de hutbe öncesi okunan ezan esnasında iki kişi ortamı ve konumu görmezden gelerek kavga etmeye kalkıştılar ve zorla ayrıldılar. Bazen de öfke anında ağızdan istemeden çıkan bir söz ile umulmadıklar sonuçlar, küslükler oluşabiliyor.
Arazi kavgalarında ise genelde akrabalardır taraflar. Çocukken den bu yaşa beraber koşup oynadıkları, gülüştükleri erkek kardeşleri özellikle kız kardeşleri büyümesinler hiç, evet evet büyümesinler yoksa öfkenin askerleri hazırdır kan akıtmaya. Örtüktür gözlerin perdesi hiçbir şey görmez kişi.
Birde dinin tek sahibi olduğunu düşünenler var. Anladıkları dinin dışında farklı düşünen olursa, ooo nasıl olur? Dinin tek otoritesi kendisi iken ve öfkesini keskinler ve saldırı anını kollar. Ki bugün İslam toplumlarında akan kanın temel sebebi de budur.
Kerbela’daki katliamda benzer bir öfkenin sonucudur. İktidar ve otorite hırsı ile gözünü kan bürümüş Yezid ve Yezitçikler 5000 kişi olmalarına karşın Hz. Hüseyin’i ve 70 kişiyi acımasızca katlettiler ve Şeytana olan sadakatlerini hakkıyla gösterdiler.
Güç, servet, yaşantı farklılıkları vs hiç bir şey ama hiçbir şey zulme, saldırganlığa sebep olamaz. Kişilikler sağlıklı öğreti ve kültürlerle öfkelerini kontrol edebilir ancak. Tüm bunların ana kapısı da iletişimdir… Ve iletişim tüm kandırıcıların da oyununu bozar.
Bu arada son zamanlardaki terör saldırılarının son olması ümidiyle şehit olan asker ve sivillerimize Allah'tan rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyorum...
Saygılarımla…