Bu hafta Sanat Nedir Sorusuna Bir cevap arama arayışına girdik bakalım Sanat Nedir
" Sanat, bir duyguyu yaşayan insanın, o duyguyu bilerek ve isteyerek başkalarına aktarma olayıdır." Bu Bernard Shaw'ın deyişiyle Çok basit bir gerçektir: "Sanata gerçekten âşina insan, kendini yalnızca sanatkârın sesinde bulur."
En genel ve en yaygın sanat tanımı, sanatın maddî bir faydayı değil, insanlara haz vermeyi amaçlayan özel bir faaliyet olduğudur. Haz, insan ruhunu yüceltir ve yükseltir.
Sanat, bizde en derin varlık bilinciyle en yüce duyguları ve en asil düşünceleri uyandıran, makul ve bilinçli bir yaşamın ifade edilmesidir. Sanat, insanı kişisel yaşam düzeyinden evrensel yaşam düzeyine taşır; insanın sadece aynı düşünce ve inançlara katılımını sağlayarak değil, aynı zamanda duygulardaki benzerlik yönüyle de...
Sanatı doğru bir biçimde tanımlamak için, öncelikle sanatı bir zevk aracı olarak düşünmekten vazgeçmek ve onu insan yaşamının gereklerinden biri olarak görmek zorunludur. Bu şekilde değerlendirdiğimizde, sanatı, insanın insanla arasındaki iletişim araçlarından biri olarak görmekte sıkıntı Çekmeyiz.
Kelimelerle bir insan başkasına düşüncelerini aktarırken, sanat yoluyla duygularını aktarır.
Bir duyguyu uyandırmak için, o duygu önce yaşanır ve sonrasında hareketler, Çizgiler, renkler, sesler ya da kelimelerle ifade edilen biçimlerle yeniden canlandırılır ve aynı duygu başkalarının da yaşaması için aktarılır. Sanat etkinliği budur.
Sanat, konuşma gibi bir iletişim aracı ve bu yüzden de bir ilerleme, yani insanlığın mükemmele doğru ilerleme aracıdır.
Sanat, insanları birleştirme özelliğine sahiptir. Her sanat, sanatçının aktardığı duygunun, aynı etkiyi alan başkalarının ruhuyla birleşmesini sağlar. Duygu, ne kadar iyi olursa, sanat da o kadar değerli olur. Sanat, insanlığın gelişmesinde iki organdan biridir.
Sanat, şiddetin bir tarafa bırakılmasını sağlamalıdır. Bunu başarabilen sanat, gerçek sanattır. İnsan yaşamının amacı, insanların kardeşçe birliğidir. Sanat, bu anlayışla yönlendirilmelidir.
Çağımızda sanatın hedefi, doğruyu akıl sahasından duygu sahasına geçirmektir. Bu doğru; insanların huzur ve mutluluğunun bir araya gelmelerine bağlı olduğu, mevcut gücün hükümranlığı yerine, Tanrının yani sevginin hükümranlığının yerleştirilmesi gerektiğidir. Biz hepimiz bunu insan yaşamının en yüksek gayesi olarak kabul ediyoruz.
En büyük sanat, normal insanların anlayabileceği sanattır. Normal insanı etkilemeyen şey, sanat değildir.
Geleceğin sanatı, seçkin bir azınlığa ait olmayacak, mükemmelliği ve birliği-bütünlüğü sağlayan bir araç olacaktır.
Sanat, sadece bir el becerisi ve teknik bir hüner olsaydı, onu bilardo, kriket ya da profesyonel satranç oyunuyla karşılaştırabilecektik. Fakat biz, gerçekte sanata daha büyük bir önem atfediyoruz. Çünkü genel yaygınlığıyla ve sanatçının ifade ettiği duyguları başkalarına geçirebilmesiyle insan duygularını biçimlendiren, oluşturan ve geliştiren şey sanattır. (Aylmer Maude)
Aramızda sanatsal olarak değerlendirdiğimiz yapıtları ele aldığımızda, ilk olarak, gerçekten sanatı sanat olmayandan ayırmak yararlı olacaktır. İkinci olarak, gerçekte sanat olanı ele aldığımızda, önemli ve iyi olanı, önemsiz ve kötü olandan ayırmak gerekecektir. Sanatı sanat olmayandan, sanatta iyi ve önemli olanı kötü ve önemsiz olandan ayıracak Çizginin nasıl ve nereye Çizileceği sorusu, yaşamdaki en önemli sorulardan biridir.
Sanat, gerçeklik içindir. Yaşamı olduğu gibi resmetmek gereklidir. Sanatı ticarî, önemsiz, hatta zararlı ürünlerden ayıracak sınırı bulmak zordur. Bu kuramların her birine uygun olarak, herhangi bir el sanatında olduğu gibi, durmaksızın pek Çok eser üretilebilir. Bunlar önemsiz ya da zararlı olabilir. Ancak yeni bir şeyi üretme, gerçek sanatsal yapıtın yaratılmasıdır.
O halde sanatsal ve bilimsel yaratı nedir?
Sanatsal ve bilimsel yaratı, bir tür zihinsel faaliyettir; bulanık, müphem bir şekilde algılanan duygu ya da düşünceleri, öteki insanlara aktarılmaya hazır açıklık düzeyine getirir. Bütün insanlar arasında bilinen ve hepimizin iç tecrübeyle yaşadığı yaratı süreci aşağıdaki gibi cereyan eder:
İnsan, daha önce hiç kimseden duymadığı ve her yönüyle ona yeni gözüken bir şeyi düşünür ya da onu belirsiz bir biçimde hisseder. Bu yeni şey onu etkiler ve günlük bir konuşma sırasında farkına vardığı o şeye dikkat Çeker, sonra kendisi için apaçık ve belirgin olan bu şeyin başkaları tarafından görülmediğini şaşırarak görür. Onlar, onun anlattığı şeyleri görmez ya da hissetmezler. Bu Çevreden kopuş, uyuşmazlık ve anlaşmazlık başlarda onu rahatsız eder. Kendi anlayışını doğrultmak için, gördüğü, hissettiği ya da anlattığı durumları başkalarına aktarmada farklı yollar dener. Fakat ötekiler, onun onlara iletmeye Çalıştığı şeyi hâlâ anlamamaktadır ya da onun anladığı ya da hissettiği gibi anlamamaktadırlar. Ve insan bir şüpheden rahatsızlık duymaya başlar. Ya gerçekten var olmayan durumları tasarlamakta ve bulanık bir biçimde hissetmektedir ya da ötekilerin görmediği ve hissetmediği, ama gerçekte var olan şeyler söz konusudur. Bu şüpheyi ortadan kaldırmak için bütün gücünü keşif yapmaya yöneltir. Öyle ki farkında olduğu şeylerin varlığı hususunda kendisi ya da öteki insanlarla ilgili en ufak bir şüpheye yer kalmamalıdır. Bu açıklığa kavuşturma işi tamamlanır tamamlanmaz ve insan artık gördüğü, anladığı ya da hissettiği şeylerin varlığı hakkında şüphe duymadığında, başkaları da birdenbire onun gibi görmeye, anlamaya, hissetmeye başlarlar. Bu, konuyu kendine ve başkalarına anlaşılır ve kesin kılma Çabasıdır. Bu insanın genelde ruhsal faaliyetinin üretiminden ileri gelir. Biz, buna sanat eseri diyoruz. Sanat insanın ufkunu genişletir ve onu daha önceden algılamadığı şeyleri görmeye zorlar.
Sanat, herhangi bir maddi ihtiyaçtan doğmaz. Tam tersine hem sanatı üretene, hem de o sanatı alana bir tatmin sağlar.
Önceleri, başkalarınca algılanmayan, hissedilmeyen ve anlaşılamayanlar, duygu yoğunluğuyla, herkes tarafından kabul edilebilir bir anlaşılırlık derecesine gelir ve böylece ortaya sanat eseri Çıkan ürün bir sanat eseri olur.
Amacına ulaşmış sanatçının bu yoğun duygusunun tatmin edilmiş olması ona haz verir. Bu duygunun, aynı ölçüde paylaşımı ve bundan duyulan memnuniyet, bu duyguya kendini teslim etmek, onu taklit etmek ve ondan etkilenmek eser üretiliyorken en küçük anlarda bile sanatçının yaşadığı şeyleri yaşama, sanat eserinin kazandırdıklarını özümseyenler için bir zevktir.
Benim (Tolstoy) düşünceme göre bu, sanatı öteki eylemlerden ayrı kılan bir özelliktir.
Sanatın önemi ve değeri, insanın hayata bakış açısını genişletmesinde, onun en büyük varlığı olan ruhsal zenginliğini artırmasındadır. Bir sanat eseri daima yeni bir şey içermekle birlikte, her zaman yeni bir şeyi gözler önüne sermek sanat eseri yaratmak demek değildir. Bir sanat eserinde bulunması gereken koşullar; içerik, biçim ve içtenliktir.
Ancak ne önem, ne güzellik, ne de içtenlik, bir sanat eseri için yeterli koşulu sağlamaz. Sanat eserinin temel koşulu, sanatçının yeni ve önemli bir eser üretmesi gerektiğinin farkında olmasıdır. Bu yüzden, tıpkı önceden olduğu gibi, her zaman gerçek bir sanatçı için gerekli olan, Çok yeni ve önemli olan bir şeylerin farkına varabilmesidir. Sanatçının yeni bir durumu görmesi için gözlemlemesi, düşünmesi, yaşamını yaşam olgusu üzerine derin derin düşünmekten ve olaylara nüfuz etmekten alıkoyan önemsiz şeylerle meşgul etmemesi gerekmektedir. Gördüğü yeni durumların önemli olabilmesi için, sanatçının ahlâkî yönden aydınlanmış bir insan olması gereklidir.
Bugünün insanları adeta kendi kendilerine şunu söylüyorlar: "Sanat eserleri, iyi ve faydalıdır; o halde onlardan daha Çok üretmek gereklidir." Daha fazlası olsaydı, gerçekten Çok iyi olacaktı; ancak mesele şudur: Sanatın temel koşullarından yoksun olduğundan salt bir hüner işi olmaktan öteye geçemeyen ürünleri, sırf istiflemek için bu kadar Çok üretim yapabilirsiniz.
Gerçek bir sanatsal eser belirli bir düzene konulamaz, Çünkü gerçek bir sanat eseri (bizim kavrayışımızın ötesindeki kanunlarla) sanatçının içinde uyanan yaşama ait yeni bir kavramın açığa vurulmasıdır ve bu kavram ifade edildiğinde, insanlığın yürüdüğü yolu aydınlatır
Yani Kısacası Sanat Kişinin Duygu ve Düşüncelerini Bellir Bir Yüzeye Aktarmasıdır
Buna Küçük Bir Örnek verecek olursak Konya Gençlik İlkokulunda
Resim Dersi Veriyom Burda ' Burda 2.Sınıf Bir Öğrencim bir gün Anne ve Babasının Resmini çizip getirdi Ve Babasının Kolarını Çizmemiş
_Neden Çizmedin Dedim Öğretmenim Babam Annemi Çok Dövüyor Bir daha Dövmesini istemiyorum Dedi
Düşünebilirmiyosunuz 2.Sınıf Bir öğrencinin düşünceleri bile Kağıda Yansıyor.
Sanatçı Her Eserine Duyğusunu Katmak Zorundadır.Duyğu O esere Renk Katar
Sizleri Saygı Ve Sevgiyle Selamlıyorum Renkli Bir Dünyada Yaşamanız Dileğiyle