Urfa’da yıllardır süregelen eğitim sorunu hala devam etmekte. Birçok birikmiş sorun sosyokültürel yapı dolayısı ile çözülememekte. Urfa’yı diğer doğu illerinden, kısmen de olsa ayırmak mümkün. Feodal yapı bu ayrımın başlıca nedeni görünüyor.
Urfa kültürünün yapısı, çocukların kültürel, ahlaki ve ve zihinsel olarak gelişmesini engelleyen unsurlar içeriyor. Paraya verilen önem, eğitime verilenden kat kat fazla. Para sahibi olan eğitimsiz insanlar da eğitim olgusunu küçümsemekte, çocuklarını okul konusunda desteklememekte. Öğretmene saygı kavramı kaybolmuş gibi. Öğretmene saygı duyulduğu da görülmekte ancak bu durum, öğrencilerin gelişmesine yansıtılamamakta. Başka illerden gelen öğretmenler, meslekte pişmeleri için buraya gönderilmekteler. Ancak tam verimli dönemlerinde, memleketlerine geri dönmekteler. Bu sirkülasyon sürekli devam etmekte, Urfa tecrübesiz öğretmenlerin uğrak yeri olmaktadır.
Öğrenciler okulda öğrendikleri konuları, dışarıda çabucak unutmakta. Çocuklar toplum yapısından dolayı küfür ve kavgaya meyilliler. Oyunlarla değil, kavga ve küfürle büyümekteler. Aileler çocuklarını, herhangi bir anlaşmazlık durumunda, kavga ile tepki göstermesi konusunda destekliyor. Yine öğrenciler, devam zorunluluğu olmamasını ve sınıfta kalmanın kalkmasını, art niyetli bir şekilde değerlendirmekte. Aileler bu durum karşısında herhangi bir yaptırım uygulamıyor. Gariptir; bu olumsuzluklara rağmen, bazı çocuklar velilerinden daha olgun gibi duruyor.
Zeka seviyesi yönünden, potansiyeli olan bir memleket olmasına rağmen, Urfa bunu değerlendiremiyor. Urfa Türkiye’de eğitim camiasının kanayan yaralarından biri. Bu yıllardır böyle süregelmekte. Şehir eğitim ile ilgili ulusal sınavlarda, sıralamaların sonlarında yer almakta.
İfade ettiğim üzere, burada sosyal yapı eğitim sistemlerini etkisizleştiriyor. Toplumun bu yapısından dolayı, zeki ve başarılı öğrenciler de silikleşip kaybolmaktadırlar. Genç kızların ve kadınların eğitimsizliği, büyük sorun teşkil etmekte. Toplumun gelişmesi, bu nedenle yıllardır durağan seyretmekte, gelecek kuşaklar için de umut vermemektedir.
Urfa’nın eğitim sorunu için bazı çözümler düşünülebilir bence. Doğudaki öğretmenlere fazla ücret verilmesi tekrar gündeme getirilmeli. Bu, bölgeye ilgiyi artıracak ve sirkülasyonu azaltacaktır. Öğretmen ve öğrencilerden çok toplum eğitilmeli ve bilinçlendirilmelidir. Toplum, kökten eğitimden geçirilmeli, bunu da üniversiteler yapmalı. Çünkü önce eksik tarafları olan; sosyal yapının düzeltilmesi ile başlamak gerekmektedir. Toplumun eğitilmesi,
öğrencileri çok olumlu yönde etkileyecektir. Doğru bilinen yanlışların uygulanması azaltılacaktır. Kitap okuma etkinlikleri, göstermelik değil, özde ve her kesimi kapsayacak şekilde gerçekleştirilmeli.
TÜRKİYEDEKİ EĞİTİM SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ ÜZERİNE TESPİTLER
Çözüm süreci için, Urfa’yı da kapsayan Türkiye’de bazı tespitler yapmak mümkün;
Parasal kazanca dayalı eğitim öğretim, çok fazla desteklenmemeli. Çünkü eğitimde paralı sistemin, eğitime olumlu yönde etki ettiğine inanmıyorum. Hatta öğrenciler arasında, her yönde uçurumu arttıracaktır bu uygulama. Bu sebeple uygulama asgari düzeyde tutulmalıdır. “Öğrencilere dayak atma” olayı kesinlikle kaldırılmalı, bunun yerine mutlaka etkili cezalar getirilmeli ve bunlar mevzuatta yer almalı. Sınıf geçmeler zorlaştırılmalı, öğretmenlerin yetkileri arttırılmalı. Bu oluşumlar sonrası, eğitimdeki bir boşluk ortadan kalkacaktır. Ne şekilde olursa olsun, öğrencilerin okula olan saygılarını, bir nebze de olsa arttırmak gerek diye düşünüyorum.
Kopuk olan öğretmen camiası, bütün yurtta olmak üzere kaynaştırılmalı, bilgi ve deneyim paylaşımının artırılması sağlanmalı. Çünkü kopukluklar öğretmenlerin kişisel gelişimini kökten etkilemektedir. Öğretmenlerin arasındaki bu sorunun çözümü, daha güçlü bir eğitim camiası için zemin hazırlayacaktır.
Doğu bölgelerimiz ile batı bölgelerimiz arasında, eğitim-öğretim bütünlüğünü sağlama açısından büyük sorunlar var. Bu bakımdan, doğu bölgelerimizde biraz daha farklı eğitim sistemleri denenebilir. Belki de ülke eğitimindeki seviye farklarının giderilmesi için bu gereklidir.
Zeka seviyesi yüksek olan öğrencilere gelince; onların durumu hiç te iç açıcı görünmemekte. Bu konu ile ilgili birşeyler yapılmaya çalışılmakta; ancak özlenen hedef bir türlü tutturulamamaktadır. Bu öğrenciler sivrilebilmek için uygun zeminleri bulamamaktalar. En azından birçoğu, “eksik” eğitim sistemimiz içinde kaybolmakta. Bu öğrenciler, farklı kurumlarda yetiştirilmeli, bunlara üstün kapasiteli öğretmenlerce ders verilmeli, yetenekleri konusunda ileri seviyeye çıkarılmalılar. Bunların diğer öğrencilerden ayrıştırılması, bu zamana kadar planlı ve düzgün bir biçimde yapılamadı. Bu, bence ülkemizin gelişimi için çok önemli bir handikaptır.
Dünyadaki bütün eğitim-öğretim sistemleri irdelenip, ülkemize uygun olanları seçilmeli; ancak yeni sistem bizim tarafımızdan üretilmelidir. Bu üretimin temelinde, bizim sosyo-kültürel yapımız bulunmalıdır. Her ülkenin eğitim ihtiyacı ve yapısı farklıdır. Bir ülkenin eğitim sisteminin, aynen değiştirilmeden başka bir ülkeye uyarlanması olanaksızdır. Hiçbir ülkenin eğitim sisteminin, aynısının veya benzerinin uygulanması üzerinde ısrar edilmemelidir. Çünkü bizim dinamiklerimiz, diğer ülkelerden farklıdır.
Eğitim-öğretim’de daimi bir sistem belirlenmeli, bu sistem geliştirilmeli, sürekli bu sistem ile devam edilmeli (üzerine ekleyerek) . Eğitim-öğretim yazboz tahtasına dönüştürülmemelidir. Bana; her defasında başa dönmek, eski sistemi tekrar tekrar alaşağı etmek çok mantıklı gelmemekte.
Eğitim-öğretim sorunumuz çözüldüğü takdirde geleceğimize güvenle bakabiliriz. Bu durum tüm milletimizi olumlu etkileyecektir. Ancak bunun için, üst makamlarda bulunan yetkililerin de dikkatli ve üretken olmaları gerekir. Eğitim konusunda, her varyasyon dikkatlice hesaplanmalı, sistemler benimsendikten sonra, oyalayıcı değişimlere mahal verilmemeli. Bu konuda, bilimsel gelişimlere de açık bir şekilde, yola hiç durmadan, devam etmek gerekmekte. Ülkemiz milli eğitimde, çok sayıda sistem değişikliğinden dolayı yeterince vakit kaybetmiştir.