Her gün ne pişireceğini düşünen ev hanımları için Urfanatik.com, Ramazan boyunca birbirinden özel sahur ve iftar menüleriyle sofraları zenginleştirmeye devam ediyor.
Ramazan ayında sağlıklı beslenmeye özen gösterenler için Diyetisyen Sinem Göç Güzel, her gün özel olarak hazırladığı sağlıklı menü önerileriyle dikkat çekiyor. Bu sayede hem Ramazan'ın manevi atmosferinden uzaklaşmadan hem de formunuzu koruyarak bu mübarek ayı geçirebilirsiniz.
Ramazan-ı Şerif’in Fazilet Takvimi de Urfanatik.com’da gün gün okuyucularıyla buluşacak.
İşte Ramazan Ayının 4. Gün Sahur ve İftar Menüsü Şöyle;
RAMAZAN’IN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ SAHUR MENÜSÜ
- Yulaf ezmesi
- Yoğurt
- Çiğ kuruyemiş
- Meyve
RAMAZANIN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ İFTAR MENÜSÜ
- Bir kase yayla çorbası
- Zeytinyağlı sebze yemeği
- Dört yemek kaşığı pilav
- İki avuç içi et
- Dört yemek kaşığı pilav
AYET
“Allah’a davet eden, Salih amel işleyen ve ben gerçekten Müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir? Kur’an-ı Kerim (Fussilet Suresi 33. Ayet Meali)
HADİS
“Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim bana bir defa salatü selam getirirse, bu sebeple Allahu Teala da ona on misli merhamet eder.” Hadis-i Şerif (Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55)
GÜNÜN DUASI
Ey rabbimiz! Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap.
FAZİLET TAKVİMİ
İNFAKTA BULUNMANIN FAZİLETİ
Âl-i İmrân Sûresi’nin 92. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurulmuştur -meâlen-: “Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar birre (iyiliğe) nâil olamazsınız ve her ne şey infak ederseniz, şüphe yok ki Allâhü Teâlâ hakkıyla bilir.” Bu âyet-i kerîme müminlere, Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve ihsanına mazhar olabilmelerinin yolunu gösteriyor. Müminlerin yapacakları infakın, hayır ve hasenatın kabul edileceği müminlere müjdeleniyor. Şöyle tefsir edilmiştir:
Ey müminler! Sevdiğiniz şeylerden mala, cana, nefse ait, insanlarca ışıltılı, sevilip istenen mallardan hak yolunda infak etmedikçe (harcamadıkça) birre, yani kâmil hayra veya rahmet-i İlâhiyye’ye, büyük bir sevaba, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına veya Cennet bahçesine nâil olamazsınız. Ve hak yolunda her ne şey infak ederseniz, şüphe yok ki Allâhü Teâlâ, onu, o infak ettiğiniz şeyi, hakkıyla bilir, ona göre sizlere mükâfatını ihsan buyurur. Hâlis bir sûrette olan hiçbir infakı karşılıksız bırakmaz.
Velhasıl; Allah rızası için sadaka vermek, zekât vermek bir infaktır. Büyük bir makamı, mevkiyi İslâmiyet’e hizmet için güzelce idare etmek ve icabında onu terk eylemek de bir infaktır; cihâd sahasına atılarak fedakârlıkta bulunmak da bir infaktır; Allah rızası için, yaratılmışlara sözüyle, fiiliyle yardım etmek de bir infaktır.
Bir mümin gücü yettiği hâlde, lüzum hâlinde böyle bir infakta bulunmadıkça “iyilikte öne geçenler makamına” nâil olamaz. Bunun içindir ki ümmet-i Muhammed’in seçkinleri, Hak yolunda mallarını, canlarını feda etmekten aslâ çekinmemişlerdir. Hattâ rivâyet olunur ki: Bu âyet-i kerîme nâzil olunca Ashâb-ı Kirâm’dan birçok zât büyük infaklarda bulunmuşlardır. Ebû Talhâ (r.a.), Peygamberimize (s.a.v.) gelerek: “Yâ Resûlallah! Muhakkak Allâhü Teâlâ, ‘Sizler, en sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe hakîkî iyiliğe ulaşamazsınız.’ buyuruyor. Malımdan bana en sevimli olan Beyruhâ ismindeki bahçedir. Onu, Allah için tasadduk ettim. Allâhü Teâlâ indinde iyiliğini ve sevabını ümit ediyorum. Yâ Resûlallah! Onu, Cenâb-ı Hakk’ın size bildirdiği şekilde tasarruf ediniz” dedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) -iki defa- “Muhakkak şu, çok kazançlı bir maldır...” buyurdular.