Koronavirüs, her yerde olduğu gibi Şanlıurfa'da da can almaya devam ediyor. Yine de akıllanmıyoruz ve taziyelere, ziyaretlere devam ediyoruz. Elbette geleneklerimiz, göreneklerimiz var ama koronavirüs bu geleneklere saygı duymuyor.
Mart ayında, Türkiye'de ilk görülmeye başlandığında herkesi bir panik sardı. Çin'de ortaya çıkan bir virüs dünyanın her yerine ulaşıp, evlerimizin içine kadar giriyor ve birer birer can almaya başlıyordu. Herkes etrafından şüpheleniyor, insanları bir paranoya sarmıştı. Haksız da değildi insanlar çünkü virüsün şakası olmadığını televizyonlar bas bas bağırıyordu.
Şanlıurfa'da ilk vakaların duyulmaya başladığı günlerde birçok kişi kendini izole etmek için eve kapandı. Kimileri fırına dahi gitmez oldu, ekmekler evde yapılmaya başlandı. Virüsün yayılmasını önlemek için halk, uyarıları dikkate alarak uyguladı. Bunun yararını da gördük ve salgın bu şekilde kontrol altında tutuluyordu. Ancak yeni normalleşme ile birlikte vakalar sayıları da tırmanışa geçti. Yeni normalleşmeyi ya anlatamadık, ya da anlamadık. Sonuç itibariyle zengin, fakir adres sormaksızın her eve girebileceğini gördük. Bugüne kadar yaşanan ölümler virüsün her yerde olabileceğine defalarca tanık olduk. Ama yine de sanki bir pandemi yokmuş gibi manzaralar la karşılaşıyoruz.
Halk olarak saygı duyduğumuz, günlük yaşantımızda uyguladığımız örf ve adetlerimiz var. Örneğin hasta ziyareti, örneğin taziye dilekleri... Ama kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki, o da koronavirüsün bu geleneklerimize saygısının olmadığı. Mesela biri ölüyor, pandemiden önceki gibi cenaze düzenleniyor. Taziye düzenlenmeyeceği söylenmesine rağmen insanlar taziye dilekleri için ölen kişinin yakınlarını ziyaret ediyor. Evet, bunlar bizim geleneklerimizde var olan şeyler ancak bu durum virüsün daha da çoğalmasına yol açıyor olabilir.
Sayın Valim, buna sizin 'kesin' bir çözüm bulmanız gerekiyor. Aksi halde virüs 'daha çok' canlara mal olacak gibi görünüyor. Saygılarımla...