Günler nasılda geçiyor. O kadar kavga gürültüden sonra bir seçimi daha geride bıraktık. İstanbul'a da hayırlı olsun ülkemize de. Ama bir birimize de hiç bir şey bırakmadık. İllet dedik, zillet dedik, terörist dedik, hırsız dedik ve kısacası bütün nahoş kelimeler havada uçuştu. Siyasetçilerin deyimiyle her şey olduk. Yarımız terörist, illet, zillet diğer yarımız hırsız, dolandırıcı. Anlayacağınız temiz vatandaş bırakmadınız.
Battınız beyler! Batırdınız!
Ruh zenginliği de bırakmadınız toplumda.
Sevgi, saygı ve nezaket gibi vasıflardan uzaklaştırdınız ülkeyi. Sizde hayaller başka istikamette, toplumda gerçekler başka işledi maalesef . Artık kirli bir tencereye uymak için yuvarlanan kapakları hiç bir su paklamaz. Bunun ne kadar farkındasınız acaba.
Oysa bu güzelim ülkede topluma bırakabileceğimiz en değerli miras kardeşlik ve huzurdu ve o huzura da çok ihtiyacımız vardı. Ama en büyük huzursuzluğu da sizler çıkardınız. Sizlerin deyimiyle memlekette temiz insan kalmadı. Birbirini sevmeyi ve saymayı unutan bir toplumun fertleri olduk sizin yüzünüzden. Şimdi soruyorum size sevgili siyasetçiler; Kaybolan kardeşlik duygularımızı nasıl geliştireceğiz, nasıl seveceğiz birbirimizi?. Nefretten göz gözü görmüyor. Kucaklamak yerine ötekileştirme tutumunuzu beğendiniz mi ? Söyler misiniz. Yada farkındaysanız siz bu topraklarda zarafetin ölümünü gerçekleştirdiniz. Kaba saba dillerinizle toplumu yerle bir ettiniz. Sanırım başka geçim kaynağınız yoktu sizin.
Ya şu verdiğiniz vaatlere ne demeli. Tam bir üçüncü dünya ülkesi klasiği. Ya madem bu imkanlar varsa niye esirgediniz bu güne kadar diye sormaz mı size çocuklar ve gençler. Yazık değil mi hayalleriyle oynuyorsunuz. Sırf bir seçim için onların geleceğini de bitirdiniz. Bakın bu gençler yanlışa batanların omuzlarda taşındığını görünce israf ve kötü giden ekonomi için sadece size gülüyorlar. Çünkü çok komik geliyorsunuz artık onlara. Çoğu da sizi ciddiye almıyor emin olun. Konuştuğum gençlerin çoğu zaten her yıl seçim yapılıyor. Karnımız bu vaatlere tok diye sitem ediyorlar inanın. Türk Gençliğini küçümsemek değil midir bu sizce ? Onlara vaatlerden önce iş olanakları sağlayalım. Eğitimi, sağlığı, sevgiyi, saygıyı ve ekonomiyi düzeltelim. Spor tesislerini açalım. Tiyatroları, sinemaları, taşımayı bedava yapalım. Ama nerde…
Bir sitemimde size sosyal medya kahramanları. Sırf taraf olsun diye birbirini yiyerek mutlu olanları gördükten sonra teknolojiye olan saygımı da kaybettim. Seçim bitti. Koyun dediğiniz insanla birlikte çalışacaksınız. Ayyaş dediğiniz arkadaşlarınızla aynı masada oturup yemek yiyeceksiniz. Ahmak dediğiniz yakınınızla ortak bir etkinlikte yan yana olacaksınız. Veya dinsiz dediğiniz arkadaşınızla yan yana durup ortak bir arkadaşınız için el açıp dua edeceksiniz. Yüzünüz kızarmayacak mı sarf ettiğiniz nahoş kelime ve hareketler için. Ya şu siyasetçilerin kayığından bir inin etrafınıza bakın. Kim haklı kim haksızdan ziyade bir düşünün ve ona göre davranın. Resmen her yanınız riya ve gösteri. Ya bir birinizi yemekten vazgeçin. Bakın başkalarına şölen oluyor bu görüntüleriniz. Bu yüzden korkuyorum. Bir gün biri çıkıp kendinize gelin nedir bu sizdeki berbat hal diye sorarsa korkarım kimse üzerine alınmayacak. İşte o zaman yandı gülüm keten helva. Belki sizde haklısınız. Gerçeğin bilincine sahip olmayanlar, sahteliğin ıstırabıyla baş başa kalmak zorundadır diye bir gerçek vardır. Ve bizler toplum olarak hangi sahte ihtiyaçlarımızdan ve beklentilerinden vaz geçebildik ki gerçeğine kavuşabilmeyi başaralım.
Sonuç olarak yüreklerimizi birbirimize iliklemekten başka şansımız olmadığını söylemek insanlık görevim. Çünkü başka Türkiye yok. İnanın Fatih Sultan Mehmet bile İstanbul’u fethederken bilinen düşmanla bu kadar cebelleşmedi. Bizde görünen düşmanda yok. Kendi kendimizle düşmanlık yapıyoruz. Olmaz ve olamaz. Çünkü hepimiz gerçekten kardeşiz. Duydunuz mu…