SİVEREK’TE YEREL BASININ DÜNÜ BU GÜNÜ…

Abone Ol

Gazeteciliğe başladığım yıllarda ne internet imkânı nede dijital fotoğraf makinelerimiz vardı. Cep telefonu henüz icat edilmemişti, edilmişse de bize ulaşmamıştı.
Görüntülü haberlerimizi genelde Diyarbakır’da ki bürolarımıza Siverek Diyarbakır arasında çalışan minibüslerle gönderiyorduk. Çoğu zaman kaseti almak saatler sürüyordu. Verdiğimiz kasetler İstanbul uçağıyla merkeze gönderiliyordu.
Haberleri ve fotoları aynı yöntemle gönderiyorduk. Olay çok ciddi ise bazen filmi banyo yapmadan gönderiyorduk. Genelde şehri dolaşır rutin haberler yapıyor filmi banyo yaptıktan sonra habere filmler iliştirip haber merkezlerimize gönderiyorduk.
Çoğu arkadaşımızın daktilosu yoktu, el yazısıyla yazılıyordu haberler. Benim el yazım kötü olduğu için genelde büro şefleri bana takılır “senin haberleri çözmek için aşağıda bulunan eczacıdan yardım istiyor” diyerek ince bir sitem ederlerdi. Günün tüm yorgunluğunu; ben şahsen İrfan gazetesine gelerek o mürekkep kokusunu içime çekerek gideriyordum. O zaman İrfan haftalık yayınlandığı için hiçbir haber ajansına abone değildi, benim ve benimle birlikte çalışan arkadaşların haberleri, haftalık yazıları yetiyordu. Rahmetli Osman Güyüç ( gazetenin eski sahibi) haberleri seçerek gazetesine bırakıyor, Siverek ve devlet aleyhine olan hiçbir haberi gazetesine bırakmıyordu. O dönemde rahmetliyle çok tartıştık. Onun tüm dünyası Siverek içindi, maalesef o günde, bu günde birkaç dostu dışında Siverek halkı ne ona nede İrfan gazetesine sahip çıkmadı.
Bu gün genç arkadaşlarımız ve bizler özellikle yerel gazetecilik yapan yerel dediğimde yanlış anlaşılmasın ulusal basının yerelde çalışanları olarak kastediyorum. Şahsen ben yerel gazeteci olmaktan yerelde yazmaktan her zaman keyif alıyorum.
İletişim araçları ve genel anlamıyla teknolojinin gelişmesiyle birlikte, gazetecilik her ne kadar daha rahat olsa da yerelde gazetecilik yapan arkadaşlarım halen birçok haberde zorluklarla karşılaşıyorlar, teknoloji gelişti ama bazılarının kafası değişmediği için o zorlukları yaşıyoruz. Gelişen teknoloji sayesinde muhabirlikte çok olay oldu. Akıllı dediğimiz cep telefonu olan herkes rahatlıkla muhabirlik yapabiliyor, nasıl olsa haberin kalitesini doğruluk payını araştıran kafa yoran yok. On yaşında ki bir çocuk bile bir haber sitesi kurabiliyor. Arayan soran denetleyen yok, yalan yanlış çoğunluğu gerçek gazetecilerin haberlerinden çalınıp kopyalanmış yüzlerce haber sitesi var.
Hal böyle olunca sahada haber peşinde koşan, haberi doğrulamak için yetkililere ulaşmaya çalışan, bazen yetkililerin yüzüne telefonu kapattığı muhabir arkadaşlarımızın canı fena yanıyor..
Yerel gazeteler her dönemde yeni gazetecilerin yetişmesi için birer üniversite görevi görmüşler. Yerel gazeteler kentleri karanlıktan aydınlığa taşıyan birer meşale konumundadırlar. O ilçenin gelişmesi ve hizmet alabilmesi için halkın gözü kulağı konumunda oldukları bir gerçek. Yine bir gerçek var ki hem de acı gerçek; halkımız yerel gazetelerin öneminin farkında olmadığı için, halkın gözü ve kulağı her geçen gün biraz daha maddi ve manevi olarak zayıflıyor, kör ve sağır olma yolunda hızla ilerliyor.
Gelişmiş ülkelerde durum tam tersi. Avrupa ve Japonya’da yerel gazeteler% 95 okunurken yani her haneye iki yerel gazete düşerken orada yayımlanan ulusal gazetelerin ancak % 5’i ulusal bazda yayın yapabiliyor.
Oralarda ki durum bizim tam tersimiz. Yaklaşık 20 yıldır İrfan gazetesindeyim, gazetenin satışından bir gün bir çay içememişim çünkü gazete satılmıyor. Reklam geliri yok yılda biri reklam vermişse bilin ki hatır gönül işi için reklam veriliyor. Gazetenin tek geliri devlete bağlı Basın İlan Kurumu’nun aracılık yaptığı resmi ilanlardır. Durum böyle olunca hiç kimsenin “neden özgür gazetecilik yok” demeye hakkı yok.
Gazeteleri ve gazeteciyi kim beslerse gazeteci ona hizmet ediyor. Bazı arkadaşlarımız alınmasın bir gazetede maaşlı çalışan bir ya da bir ajansa serbest habercilik kategorisinde haber servisi yapan bir kişi, ya o ajansın veya o gazete patronunun çizgisi doğrultusunda hizmet verir. Son yıllarda belediyeler gazeteleri sadece abone yaparak ya da belli bir ücret karşılığı kendi çalışmalarını ön plana çıkarıyorlar. Zor ayakta duran halkın 25 kuruş verip satın almadığı, reklam verip sahiplenmediği, bir gazete veya muhabir ancak kendisini besleyene hizmet etmek zorunda bırakılmış. Halk sahiplenirse elbette ki o da halkın sesi olur.
Türkiye’de hiç kimse ben bağımsız gazeteciyim demesin, ya bağımlıdır ya da militan gazetecidir, karın tokluğuna ideolojisini yaymak için gazetecilik yapar.
Hiç kimse bakımını yapmadan bir ağaçtan meyve vermesini beklemesin. Yüz yıldır eli kalem tutan objektif insanlar yazıyor, halkı okumaya gazetesine sahip çıkmaya davet ediyor. Ne hikmetse yüksek tirajlı tava, tencere veren gazetelere para veriliyor ama hiç kimse gelip yerel bir gazeteye abone olup kentin sesine sahip çıkmıyor.
Yerel gazeteleri en çok eleştirenler ise mürekkep yalayıp cepleri şişkin olanlardır. Bu türden sözde demokrat ve aydınlar “ya kardeşim yerel gazeteler kendilerini geliştirmeli” eh nasıl olacak adamlar zor ayakta duruyor. Tokun açtan ne haberi olacak. Sen o gazeteye abone olmazsan iş yerinin reklamını vermesen neyle geliştirecekler kendilerini?
Son yıllarda gelişen teknoloji ve iletişim araçlarıyla zaten okunmayan gazeteler daha da okunamıyor. Sonuç itibariyle para verip okumayı sevmeyen bir toplumuz. Gazeteleri bir yana bırakalım Siverek’te üç dört tane internet haber sitesi var, kaçımız bu haber sitelerine karşı duyarlıyız? Kaçımız bu sitelere destek oluyoruz.? Teknoloji dediniz, yenileme dediniz alın size çağdaş ve modern internet haberciliği. Modern diyorsunuz hadi sahip çıkın, sevgili demokratlar, aydınlar ve iş adamları sözüm ona bu memleketi sevenler .. Şimdi desem kim Belediye Başkanlığına aday olacak yüz tanesi çıkar.. Peki sormazlar mı adama kentinin hiçbir sorunuyla ilgilenmeyen bağımsız ve özgür gazeteciliğe katkı sunmayanların memlekete ne katkısı olacak?..
Daha yazılacak çok şey var. Son kez not düşme adına söyledim yerel basının fatihasını hazırlayın çok değil az kaldı. O halkın sesi, kulağı gözü olan yerel basın ölüyor. Elbet bazıları kına yakacak özellikle bu memleketin kaymağını yiyen efendiler, ama halk bir gün bu gazetelere sahip çıkmadığına pişman olacak. Gelecek kuşaklar elbet bunun hesabını soracak hep uyuyan, okumayan bir Türkiye de yaşamayacağız okuyan, sorgulayan ve hesap soran bir kuşak olacak. Ben şahsen bu umutla yaşıyorum…