Dalı kırılmayanın masalı olmaz derler. Son zamanlarda kaybettiğimiz sadece çocuklar değil, umudumuzu da yitirdik. Geriye kalan güvenli yaşama şansımızı da kaybetmek üzereyiz. Çünkü akıl koyarak ve önlem alarak yürümüyoruz.
Soralım kendimize.
Niye çirkinleşip bu hallere düştük?
Düşünüyorum da hayat uzun bir yolculuksa ve bu yolculuğun bir sonu da varsa, araya çirkinlikleri sokarak neyi kazanıyoruz? Ya da neyi kaybediyoruz.
Neden çocuk ölümleri salgın bu aralar.
Böyle acı ölümleri hangi çocuk hak eder?
İnsan olmanın "hayretleri" yaşanıyor.
Elindeki bez bebeği bile büyüten çocukları büyütmek istemeyen dünya ya nasıl geldik ?
İnsan olarak dünyaya gelenlerin çocuk mezarlığı inşa etmek isteyenlere dur demeleri gerekmez mi ?
Korkarım bu gidişle çocuklar gülmeyi unutacak. Neden bizimde bir gökyüzümüz olmasın diyecekler. Anneler babalar caddelerimiz, geleceğe adımlarımız ve sokak aralarında koşuşturan çocuklarımız neden olmasın diyecekler. Üstünden zamanda geçse insan çoğu zaman her şeyi unutmuş gibi görünür ama daima acıdan bir parça vardır ona tüm geçmişini hatırlatan. Bazen keşke tüm insanlar çocuk kalsaydı diyorum. İşte o zaman cehenneme gerek kalmazdı..
Sonuç olarak gökyüzü çocukların gözlerini simgeler yeryüzü ise soysuzluğun ihtirasını. Ve şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Omuzlarda taşınan soysuzların tabutlarını kabul etmez artık toprak. Ama onları her zaman bekleyen bir durak var.
Cehennemin dibine kadar yolları.