Oldum olası günlük yaşamayı benimseyen bir toplumuz ne yazık ki. Bu nedenle olaylara bakışımızda hep yüzeysel olmakta. Eğitim sorununu sadece eğitimin başladığı günlerde gündemimize alırız. Sağlık sorununu herhangi bir...

Oldum olası günlük yaşamayı benimseyen bir toplumuz ne yazık ki. Bu nedenle olaylara bakışımızda hep yüzeysel olmakta. Eğitim sorununu sadece eğitimin başladığı günlerde gündemimize alırız. Sağlık sorununu herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığımızda. Çarpık kentleşmeyi ise ayağımız bir taşa çarptığında. Bu nedenle de ülke hep suni gündemle meşgul olur ve geçen yıllara rağmen sorunlar kartopu misali büyüyerek bizi takip eder.

Bu gün ülkenin gerçek gündemi aslında ekonomi. Ancak gerek siyasi söylemler gerekse medyanın oluşturmaya çalıştığı gündem, bunun çok uzağında. Açıkçası suni bir gündem var ülkemizde. Ucundan gündemi yakalamaya çalışanlarda, kriz kelimesini mi, problem kelimesini mi, sorun kelimesini mi kullansam diye ağzında geveleyip duruyor. Ve bu nedenle de gerçek gündemin yansıması olan olaylar ya görülemiyor ya da doğru olarak tespit edilemiyor.

Gazetelerin üçüncü sayfalarını ya da televizyonların haber önü bültenlerini takip ediyor musunuz? Eğer takip ediyorsanız; çok ağresif bir toplum olduğumuzu göreceksiniz.. Tabir yerinde ise, ülkede yaşayan bireylerin önemli bir bölümü patlamaya hazır bomba gibi. Cinayetler, gasplar, soygun, hırsızlık , uyuşturucu salgını hiçbir dönemde görülmemiş boyutlara ulaştı. Bunda hiç şüphe yok ki, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gerçekler yatmakta. Yani, ülkenin gerçek gündemi tüm bunların nedeni.

Ülkenin %60’ı dar gelirli, %13’ü işsiz. İşsizlik oranı TÜİK’ın açıklamasına göre Nisan da 3 milyon 419 bin kişi. Yani %10.5 seviyelerinde. Bu işsizler içersinde 15-24 yaş arasındaki işsiz oranı ise yine TÜİK verilerine göre %19.8. Ancak bu işsizlerin kayıtlı işsizler olduğunu da bilmemiz gerekir. Yani rakam daha da yüksek aslında. İşsizlik maaşına müracaat edenlerin sayısı 5 milyon 369 bin. Halen işsizlik maaşı alan ise; 321 bin 547 kişi.

İşin vahametini ve toplumun durumunu ortaya koyan rakamlar ise, sosyal hizmetlerden yararlanan vatandaşların sayısı gösteriyor. 2012’de 23 milyon olan yardıma muhtaç insan sayısı 2014’te 30 milyona ulaştı. Ülkede 5 kişiden 2’si yardımsız yaşayamıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının resmi verilerine göre, Bakanlık 2016 yılında 2 milyon haneye sosyal yardım kartı vermiş. 2017 yılında ise bu rakam 3 milyon 124 bin haneye çıkmış. Bu 30 milyon kişiye tekabül etmektedir. Yardımdan en fazla yararlanan iller ise yine Bakanlık verilerine göre, İstanbul, Şanlıurfa ve Diyarbakır. Toplam yardım tutarı ise, 32 milyar 7 milyon 123 bin lira.

Ülkede kredi kartı sayısı 58 milyon. 2016 yılı başında takipteki kredi kartı borcu miktarı 48 milyar. 2002 yılında kredi kartı ve tüketici kredisi borcu 6 milyar 605 milyon iken, 2017 yılı Şubat ayında bu rakam 425 milyar 809 milyon olarak belirtildi. Onbeş yılda neredeyse seksen kat artış gösteren bir borçlanma söz konusu.

2016 yılında takibe alınan banka borcu miktarı 18 milyar iken, 2017 yılında icradaki dosya tutarı 26 milyara çıktı. Ve yine 2002’de 9 milyon olan icra dosyası sayısı 2015 yılında 23 milyon oldu. Bu gün bankaya borcu olan 25 milyon vatandaşımız var. Bunların 3 milyonu ise, icra takibine düşmüş durumda. 23 milyon icra dosyasıyla ülke nüfusunun neredeyse üçte biri icralık olmuş.

Şanlıurfa’da 8 milyar 721 milyon nakit kredi kullanılmış, takipteki alacak miktarı ise, 415 milyon. Ülke genelinde alacak takip oranında %4.77 ile 19. sırada yer alıyor.

Vatandaş yıllar içerisinde katlanarak borçlanırken, devlet ne yapmış? 2002’de 242 milyar olan devletin borcu 2016 sonunda 759 milyara çıkmış. Yani; 14 yılda devletin borcu üçe katlanmış. 2017 yılının ilk beş ayında 50 bin esnaf kepenk kapatmış.

Böylesine bir ekonomik tablo içinde olan bir toplumun psikolojisi nasıl olur? İzleyeceğimiz ve okuyacağımız haberler neler olabilir? Siyasi ve toplumsal istikrar nasıl sağlanabilir?

Bu nedenle başta siyasi iktidar olmak üzere, meclis ve medya en kısa sürede gerçek gündeme dönerek bu rakamları iyileştirmek için çaba sarf etmek zorundadır. Aksi taktirde toplumsal bir patlama kaçınılmaz olacaktır.