Günlük hayatta yaşadığımız birçok olaya tesadüf deyip geçeriz. Evet, belki bazı şeylere tesadüf ederiz ama çoğu şey de bize ‘tevafuk’ olduğunu gösterir.
Çoğu kez bir yerler de karşılaştığım ve başıma gelen durumları değerlendirirken ‘tevafuk’ dediğimiz kelimeye denk geldim. Aslında yaşadığım çoğu duruma ‘’nasıl büyük bir tesadüf’’ derken bunun böyle olmadığı kanısına varmaktan bu yazıya geldim. Çok yakın manaları olsa da Tesadüf' ile 'Tevafuk' arasında kocaman bir "Kadere İman" farkı vardır…
İlk önce anlamlarını bilmek gerekiyor aslında, tesadüf nedir, tevafuk nedir?
Tesadüf; yalnızca olasılıklara bağlı olduğu düşünülen olayların bağıl nedeni.
Tevafuk ise; İki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Aslında tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir.
Tevafuktan devam edersek eğer,
Bütün gerçekler tevafuka yani her şeyin birbirine denk gelip bir düzen ve uygunluk içinde oluşunun anlamına yönlendirir.
Tevafukun en önemli örneği aslında kendi vücudumuz. İnsan vücudunda, görevi olmayan hiç bir organ yoktur. Sadece karaciğer bile dört yüzden fazla görevi başarıyla yürütüyor.
‘Tesadüf’ ise, kişinin bilgi ve iradesi dışında gerçekleşen, önceden planlanıp kurgulanmayan, haberdar olunmayan vakalar için kullanılır. Bu tür olaylarda ilim, irade ve kasıt bulunmaz.
Arkadaşınla karşılaşma olayı, onu önceden tasarlamadığın için, sana tesadüfmüş gibi görünür. Fakat arkadaşın bu karşılaşmayı planlamışsa, bilerek oraya gelmişse, olay onun açısından bir tevafuktur.
İnsanlarla tanışma, bizleri birleştiren durumlarda aslında bunlara benziyor. Bir insanla tanışıyoruz ve bazı ortak noktalara denk geliyoruz bunlar kaderin bir araya getirdiği tevafuk biçimidir. Bizler bunları göz ardı etsek de ‘’bu kadar tesadüfte olmaz’’ desek de bunlar kaderin bizlere sunduğu ‘tevafuk’ çizgisidir.