Türkiye olarak son zamanlarda hemen her alanda zor zamanlardan geçiyoruz.
Gerek ekonomik gerek siyasi gerekse de sosyal alanda ciddi manada sıkıntıların yaşandığı bu dönemde gazeteci olarak olaylara soğuk kanlı bir şekilde yaklaşmak bizleri oldukça zorluyor…
Haber öncesi gerekli materyalleri toplamak adına sahada çalışırken bin bir türlü zorluk ve sorun ile karşılaşıyoruz…
Bazen duygulanıyor bezen sinirleniyor bazen de neşeleniyoruz…
İnanın kaza haberinden düğün haberine, cinayet haberinden taciz - tecavüz haberine bile giderken psikolojik olarak alt üst oluyor…
Bir tarafta ağlayan bir anne diğer tarafta ise gülen mutlu bir anne görüyorsunuz. Varın siz hesaplayın aynı gün içerisinde karşılaştığımız bu görüntülere rağmen nasıl cinnet geçirmediğimizi…
Toplumsal olaylardan tutun bireysel olaylara kadar bizi ne kadar etkilediğinin farkına akşam mesai bitiminde evin yolunu tutup otobüsün camına kafamızı dayayıp uyuyakaldığımızda varıyoruz…
Hele hele buna sizin de kişisel sorunlarınız eklenirse vay halinize…
Bizler gazeteci olarak her gün her saat şahit olduğumuz bu sorunlardan bu kadar etkileniyorsak toplumun halini düşünmek bile ürkütüyor…
Bu kadar zorluğun içerisinde toplumu oluşturan bireylerin sağlam kalmasını her saat başı cinnet geçirmemesini düşünmemek elde değil…
Farkındasınız ve farkındayız…
Toplum olarak ciddi bir bunalımdan geçiyoruz… insanların birbirine tahammülü bile yok…
Suruç’ta birkaç gün içerisinde siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı yaşana olaylarda 6 kişi hayatını kaybetmesi,
Sağlık çalışanı doktor ile hasta yakının kavgası sonucu birinin komaya diğerinin hapishaneye gitmesi
Gençlerin özellikle bu bunalımdan oldukça kötü etkilenmesi ve uyuşturucu batağına saplanması toplumun lokomotif gücünün yok olması
Bu olaylar cinnet getirmenin en açık örneğidir…
Bizler toplum olarak artık kendimizi tanıyamaz duruma geldik…
Bu kadar zorluk ve soruna eklenen bir de mülteci sorunumuz oldu…
Hani şu geçen gün boş arazide vahşice kafası koparılarak gömülen minik kız çocuğu Betül El Hassan olayının failleri…
Toplumdaki bir çok gerginliğin temelinde yatan mülteciler… Ensar ve muhacir ilişkisini ayaklar altına alan kardeşlerimiz…
Hal böyle durum böyle…
Toplumda bir gazeteci olarak gördüğüm bir tek şey var; o da “TOPLUMSAL CİNNETGEÇİRDİĞİMİZDİR”
Kafamdan konuşup da uydurmuyorum…
İşi uzmanından bilgi alarak konuştum… Rehberlik Araştırma Merkezi Uzmanlarından Bozan Doğan, konuyla ilgili önemli notlar tutturdu…
Doğan, “Temel görevi topluma hizmet olan sağlık çalışanlarına, eğitimcilere yönelik şiddet davranışları toplum olarak öfke kontrol problemi yaşadığımızı, stresle baş etme becerilerinin sağlıklı oluşturulamadığının bir ifadesidir” diye bir cümle kurdu…
İşte toplum olarak bunu yaşıyoruz ve bunun esiri durumuna geldik…
Bu esaretten kurtulmak adına yetkili kişilerin ya da kurumların uyuması da ayrı bir tartışma ve üzerinde durulması gereken bir konudur…
Bu kurum ve yetkililerin işin uzmanından dinleyip gerekli adımları atması ve bunun en kısa zamanda da yapılması gerekiyor…
Aksi halde ölümler ve yaralanmalar artarak devam eder…
Bu da ne bizim ne de başkalarının yararına olan durumdur… bizler yaşanan sorunları yansıtmak zorundayız yetkili birimler de çözmek…