Uluslararası Siverek Sempozyumunun Ardından

Mayıs ayının ilk haftasında Siverek tarihinde benim bakış açım ile güneş gibi doğan Siverek tarihinde ilk kez tarih, toplum ve mekân temasıyla düzenlenen ‘Uluslararası Siverek Sempozyumu’nun ardından günler sonra bu yazıyı yazmamın nedeni aydınlarımızdan sempozyum hakkında bir değerlendirme yazısı beklememden kaynaklanıyor. Aydınlarımızın bu tarihi çalışmaya sahip çıkmalarının beklentisi biraz geciktirdi yazımı.

Abone Ol

Değerli okurlar,

Mayıs ayının ilk haftasında Siverek tarihinde benim bakış açım ile güneş gibi doğan Siverek tarihinde ilk kez tarih, toplum ve mekân temasıyla düzenlenen ‘Uluslararası Siverek Sempozyumu’nun ardından günler sonra bu yazıyı yazmamın nedeni aydınlarımızdan sempozyum hakkında bir değerlendirme yazısı beklememden kaynaklanıyor. Aydınlarımızın bu tarihi çalışmaya sahip çıkmalarının beklentisi biraz geciktirdi yazımı.

Günlerce haber sitelerinin yorum köşelerine baktım. Sitelerde eli kalem tutan yazarlarımızın sempozyum değerlendirmesini görmeyince iş başa düştü anlayışıyla yazıyorum.

Aslında bilgi şölenini, yani sempozyumu düzenlemek sanıldığı kadar kolay bir iş değil, ucunda memleket sevgisi olmazsa bu zahmete zor katlanılır.

Siverek tarihi açısından sempozyumun önemini anlatmadan önce; bu işi korkusuzca üstlenen, korkusuzca diyorum zira Siverek tarihinde ilk kez çok dilli ve uluslararası bir bilgi şölenine ev sahipliği yapan başta ilçe kaymakamımız Aziz Gölbaşı, belediye başkanımız Ayşe Çakmak, özel kalem müdürü Hasan Karakaş’a Siverek adına teşekkür ediyorum. Bu iki isim işin hem maddi hem de manevi yönünü üstlenerek seminer boyunca üstlerine düşen görevi hakkıyla yaptılar.

Siverek’te daha önce de tarihiyle ilgili sempozyum ilçe kaymakamlığı ile meslek yüksek okulu tarafından sadece Türkçe dili kullanılarak resmi tarih çerçevesinde sadece bölgesel bilgi insanlarının katılımıyla bir sempozyum yapılmıştı.

Siverek kaymakamlığı, belediye başkanlığı ve Mardin Artuklu Üniversitesinin öncülüğünde yapılan bu sempozyumun en önemli yanı Türkçe, Kürtçe ve Zazaca dilleriyle bilim adamlarının sunum yapmalarıydı.

Sempozyumda UNESCO tarafından yok olmaya yüz tutmuş diller arasında bulunup uluslararası dil bilimcileriyle korunması gereken diller arasında bulunan Zazaca’nın sempozyumda öne çıkması ve katılımcıların ilgisi dikkate değerdi.

Yaklaşık 60 bilim insanının katılımıyla gerçekleşen, bu katılımcıların az da olsa uluslararası bir kimlikle sunum yapmaları Siverek tarihi açısından önemliydi.

Bugüne kadar uluslararası ve çok dilli olarak ele alınmayan konular; Kürtçe, Zazaca ve Türkçe olarak özgür bir şekilde Tarih, Toplum ve Mekanların karanlıkta kalmış yanları istenilen düzeyde olmasa da sempozyumun bilgi ışığıyla aydınlandı.

Üç gün boyunca çeşitli bildiriler ve çoklu dil kullanılarak yapılan seminere nedense tarih, mekan ve insan benim gözlemime göre Siverekli aydınların, eli kalem tutan Sivereklilerin ilgisi beklediğim düzeyde değildi.

Benim açımdan Siverek tarihinde ilk kez uluslararası ve çok dilli bir semineri düzenlemek hem maddi hem manevi açıdan önemli, cesaretli ve zahmetli bir çalışmaydı.

Asıl zahmetli iş bence sempozyumu kitap haline getirip tarih sever Sivereklilere ulaştırmak olacak. Bu çalışmaların yani kitaplaşacağı bilgisi beni sempozyumdan daha çok sevindirdi.

Başta da belirttiğim gibi bu çalışmalar kültür açısından çok önemlidir. Siverek insanına karanlıkta kalmış tarihini kayıt altına alıp gelecek kuşaklara taşımak önemli bir hizmettir.

İlk olmasından dolayı belki eksikler, aksaklıklar olmuştur. Dünyanın neresinde olursa olsun ilklerde hep aksaklıkların yaşanması doğaldır.

Her çalışmasıyla harika ve tarihsel açıdan bilimsel bir sempozyum oldu. Dileğimiz bu uluslararası ve çok dilli çalışmanın bir an önce kitaplaşmasıdır.

Yazımın girişinde de dile getirdiğim gibi aydınlarımızın bu tarihi çalıştaya gerektiği gibi sahip çıkmaması bende hayal kırıklığına sebep oldu. Gönül isterdi ki bütün görüş ve ideolojik ayrılıklar bir kenara bırakılsın ve bu tarihi öneme sahip sempozyuma sahip çıkılsın.

Sempozyumda kesinlikle siyaset ya da ideolojik olabilecek hiçbir konu ele alınmadı, konuşulan konular sadece ve sadece Siverek tarihiydi. Konu Siverek olunca sözüm ona mangalda kül bırakmayan bazı şahısların bu denli vurdum duymaz olması en hafif tabiriyle şovmenliktir. İçerik bakımından çok zengin olan sempozyumda kentin 1200’lü yılları ele alındı. Daha önce “çok sevdiğimiz” memleketimizin bihaber olduğumuz tarihini bir nebze de olsa öğrenmiş olduk.

Bir memleketi sevmek sözde değil, özde olmalı. Sosyal medya şovmenliğinin memleketimizin insanına bir katkı sağlamadığını, düzenlenen güzel etkinliklere sahip çıkmakla olduğunu böylelikle daha net anlamış olduk.

Değerli katılımcılar teşekkür ederken; sempozyumun gizli kahramanı Hasan Karakaş kardeşime şahsım adına emeklerinden dolayı teşekkür eder bu türden çalışmaların devam etmesi beklentisi içinde olduğumun bilinmesini isterim.

Uluslararası sempozyumun hemen ardında düzenlenen Kormişkan barış festivali ayrı bir güzellik ve ayrı bir yazı konusuydu. Siverek artık bilimsel çalışma ve tarihsel şenliklerle anılmalı. Bu bağlamda çaba gösteren, emek harcayan dostlara selam olsun.

Türkçe, Zazaca ve Kürtçe tarih, toplum ve mekânları dinlemek keyifliydi. Emeği geçen herkese SIPAS..