Ülkemizde 2000 yılından önce sınırlı sayıda üniversite vardı. Her ilde üniversite yoktu. Ancak üniversitelerin ve üniversiteli olmanın ayrıcalığı vardı. Üniversiteli olmak, hele hele 4 yıllık bir üniversite bitirmek, başlı başına...

Ülkemizde 2000 yılından önce sınırlı sayıda üniversite vardı. Her ilde üniversite yoktu. Ancak üniversitelerin ve üniversiteli olmanın ayrıcalığı vardı. Üniversiteli olmak, hele hele 4 yıllık bir üniversite bitirmek, başlı başına bir başarıydı. Giriş sınavını kazanmak oldukça zordu. Ancak üniversite mezunlarının, iş bulma oranı oldukça yüksekti. Bu sebeple, mezun olup iş bulamayan insanlar, az görülmekte idi.

2000 yılından önce Türkiye’de URAP (Araştırma Laboratuvarı) tarafından değerlendirilen, 71 üniversite var iken şimdi bu sayı, 166 civarındadır. Son 19 yılda üniversiteler mantar gibi çoğaldı. Üniversitelerin sayısı bu süreçte, %233 civarında artış gösterdi ki, bu hiç te azımsanacak bir rakam değil. İlginçtir, verilere göre 2000 ‘li yıllarda 143bin olan üniversiteli işsiz sayısı, 2019 yılı itibarı ile 1milyonu geçmiştir.Bunda, belki nüfus artışı etkili olmuştur ama daha önemli sebepler de bulunmakta.

Bence üniversitelerin sayıları arttırılırken, nitelikleri azaldı . Sayı ile nitelik arasında ters bir orantı oluştu. Üniversite sayısının artırımı konusunda, kısa süre zarfında acele edilince; alt yapı geliştirilemeyip, gerekli sayıda nitelikli eleman yetiştirilemedi. Vasıflı öğretim görevlileri, belli başlı üniversitelerde yığıldılar. Bu sebeple yeni açılan üniversitelerin birçoğu, eğitim öğretim yönünden çok gerilerde kaldılar ve işsizler ordusuna yeni bireyler kazandırdılar.

Önceleri, hemen hemen bütün üniversite öğrencilerinin sınıflarını geçmek için gösterdikleri çabalar, onları zorluyordu. Bundan dolayı üstün vasıflı olabilmekteydiler. Ancak şimdi bazı mezunlar, iş hayatlarında başarısız olmakta. Bunda öğrenim hayatlarında zorlanmamalarının etkisi büyük tabi. Hayata bakış açıları bile genişlememiş bu mezunların bazıları, üniversitelerin asıl amacını kavrayamamış gibiler. Üniversiteyi bir yaşam ve eğlence yerinden farklı görmemekteler. Buna bir sebep te bazı üniversitelerin olumlu olarak, öğrencilerini yeterince geliştirememesi ve yönlendirememesi olsa gerek.

Üniversiteli gençlerin bazıları, kendilerini halktan soyutlayarak yaşamaktalar. Bu durumda da, asıl beraber çalışacakları insanlara yabancılaşmaktalar. Bu gençler, üniversiteyi kişisel ilerleme yeri olarak değil de etiket kazanma yeri olarak algılamaktalar. Kendilerine sadece kuru bilgi yüklemekteler. Bu sebeple kendilerini geliştirememekteler.

Enteresan bir durum da öğretim görevlileri hususunda göze çarpmakta. Kaliteli öğretim görevlisini kolay bulamayan bazı üniversiteler, eğitim öğretim konusunda oldukça yetersiz görünmekteler. Çalıştırdıkları üyeler, vizyon ve yetenek sahibi değiller. Belki de bilgi birikimlerinde eksiklikler var. Bu, üniversite sayısının önceki zamanlara nispeten daha hızlı ve orantısız bir artış göstermesinin sonuçlarından birisi olabilir.

KALİTELİ ÜNİVERSİTELERİMİZ DE VAR

Bazı devlet üniversitelerimizde ise durum çok farklıdır. Bu nitelikli üniversitelerde her şey kalite üzerine yoğunlaşmış olup, bu kuruluşlar sistemlerini de tam olarak oturtmuşlardır. Bahsedilen üniversiteler, uluslararası bir yarışın içindedirler. Başarılarını da her geçen gün arttırmaktalar. Bu üniversitelerin mensupları, olumlu yönde seyreden ve birbirlerinİ aşan vizyonlara sahipler. Öğretim elemanları ve öğrencilerİ, seçkin bir grubu oluşturmakta. Bunlar ülkemizin eğitim ve öğretim lokomotifleridir.

Bu arada, paralı üniversitelerin, kalite mevzusu da var. Bu üniversitelerin bazıları gerçekten, gerekli donanıma ve kaliteli üyelere sahip olup, eğitim ve öğretİmde üst düzeydeler. Verilen paraları sonuna kadar hak etmekteler.

Ancak bazı paralı üniversiteler de, sanki çok mezun vermek için kurulmuş birer ticari kuruluş görüntüsü çizmekteler. Bu kuruluşların, eğitime olumlu katkı verdiklerini düşünmemekteyim. Bana para tuzağı gibi gözükmekte. Bu üniversitelerin de işsiz ordusunun artmasında, çok payı var.

2019 yılında yine URAP adlı kuruluşun yaptığı araştırma ilgi çekicidir; 2000 yılından sonra kurulan üniversitelerin çoğu, iyi üniversiteler sıralamasında, sonlarda yer almakta. Çoğunlukla, sıralamanın ilk sıralarında , 2000 yılı öncesinde kurulan üniversiteler bulunmakta.

İşte 2019 yılının en iyi üç üniversitesi:

1- Hacettepe Üniversitesi

2- ODTÜ

3- İTÜ

2019 yılının en sonda yer alan üniversiteleri:

164- Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

165- Nişantaşı Üniversitesi

166- İstanbul Esenyurt Üniversitesi

Bu durum yeni açılan üniversitelerin çoğunda, kalitenin düşük olduğuna işaret ediyor. Sonuçta, yeni açılan üniversitelerin nitelikleri olumsuz bir izlenim vermekte. Bu üniversite mezunları, boşu boşuna mezun olmakta ve iş bulamamaktalar. İşsiz ordusu da hızla artmakta. Öğrenciler için, üniversiteye girmek kolay ancak iş bulabilmek oldukça zor görünmekte. Öğrenciler, bazı üniversitelere girmenin kolay olmasından dolayı, üniversiteli olmanın sorumluluğunu kaldıramamaktalar. Ülkemizde, üniversitelere bakış açısı değişmekte, bu kurumlar saygınlıklarını yitirmekteler. İnsanlar, sadece diploma ile gösteriş yapabilmek için lisans mezunu olmaya çalışabilmekteler.

Bu olumsuz durumdan sıyrılmanın yolları da yok değil kanımca. Başlangıç olarak öğretim üyeleri, ciddi ve zorlu bir eğitimden geçirilmeli. (Bazı öğretim üyelerinin, bilgi donanımı olarak, çok ta yeterli olduğunu düşünmüyorum). Öğrenciler ders konusunda, (deyim yerindeyse) çok sıkıştırılmalı. Başarılı öğrencilere sunulan olanaklar artırılmalı. Uluslarası başarıya önem verilmeli, buna istinaden başarıyı arttırmak için önlemler alınmalı. Uluslarası arenada başarılı olan bireyler, iyi yerlere getirilmeli. Kalite ölçütü daha gerçekçi ve global olmalı. Bazı bölümlerde mezun sayısı da azaltılmalı(Bu şekilde, rahatlayan bölümler daha verimli olacaktır). Üniversitelerde, denetim işlevi de çağımıza uygun ve etkili bir şekilde yapılmalı . Bu şekilde, üniversitelerin kalitesinin artıp, eğitim seviyelerinin daha olumlu seyredeceği kanaatindeyim.