Vaktiyle çok zengin bir adam yaşarmış.
bu adam bir gün rüyasında mezara gireceğini , orada tek başına sıkıntı çekeceğini , malı mülkünün de orda burada çarçur edilip kimseye fayda vermeyeceğini görmüş.
aradan günler aylar yıllar geçmiş.
yaşlanmış ve yataklara düşmüş.
rüyası bir an olsun aklından çıkmamış.
düşünmüş taşınmış …
evlat eş dost ve akrabalarına dönüp kendisiyle birlikte bir gece kabirde kalacak olana bütün malını mülkünü vereceğini buna kimin niyetli olduğunu sormuş.
donup kalmış herkes.
bir tarafta tüm mirası tek başına almak…
diğer tarafta kabrin ürpertisi….
velhasıl kimse buna cesaret edememiş.
adam dellal çıkartmış ilan ettirmiş yine aday yok…
ölmüş……
cenazede orada ki cemaatin arasından bir hamal korksa da baya bir yüklü mal veya para vaadini duyunca ben dururum demiş.
Noter çağırıp kayıt altına almışlar malın tamamı verilecektir….
Sonra cenazeyle birlikte hamalı da gömmüşler cenazenin yanına, tabi havalandırma için gerekli tedbiri de almışlar. Münker-Nekir melekleri gelmişler sorgu için.
Demişler ölü zaten bizim. O bir yere gidemez. Biz önce canlıdan başlayalım sorguya demişler.
Başlamışlar sorguya; sen kimsin, dinin ne, kitabın, peygamberin, kıblen neresi derken; sen ne iş yaparsın demişler. Demiş hamal, hamallık yaparım.
Malının şükrünü eda ettin mi? demişler. Malım yok tu ki; demiş. Ben insanların taşınacak mallarını taşıyarak, akşama kadar çalışıp sabaha kadar yiyorduk. Neyle taşıyordun o malları demişler. Urganım vardı o urganla taşıyordum demiş hamal.
Neyle ve nerden aldın o urganı diye esas sorgu başlamış ve sabaha kadar devam etmiş. Urganın hesabını verinceye kadar sabah olmuş.
Sabah komşular gelmişler ve mezarı açmışlar.
Hamalın beti benzi atık saçlar beyazlamış vaziyette mezardan çıktığı gibi son surat kaçmaya başlamış.
Ya gel nereye gidiyorsun söz verdiğimiz üzere vaat ettiğimiz malı vereceğiz demişler. Hamal yok demiş, yok istemem. Ben sabaha kadar bir urganın hesabını veremedim. Sizin o bana vereceğiniz malın hesabını hiç veremem demiş kaçmaya devam etmiş. Alıntı