İnsanlar eskiden onur ve özgürlüğün peşindeydi. Günümüzdeyse para ve bedensel anlık zevkler için diz çöküyorlar.
Yani insanlık öldü.
Kalan insanlık kırıntılarına da; Allah uzun ömürler versin artık.
İşte tam da bu yüzden bir güzel söz duyduğumda içimden hemen soruyorum:
Neden güzel sözlere düşkünlüğümüz arttı diye.
Sonrada sanırım güzel davranışlardan umudumuzu kestik. Güzel sözler ve fikirlerde teselli arıyoruz diye kendi kendime cevap veriyorum. Hani pek de haksız sayılmam. Özellikle bu dönemde. Ona da hasret kaldık. Baksanıza hakaret dolu sözler ve davranışlar aldı başını gidiyor. Kim doğru kim yalan söylüyor. Belli değil. İnsanlar sadece tiyatro izler gibi bakıyor.
Madem durum bu !
O zaman unuttuysanız eğer hatırlatayım.
“Başkalarına karşı kullandığımız dil bizim kimliğimizdir.” Çünkü bu kısacık yaşam için üzmek, hak yemek veya sırf geçici makamlara gelmek için iftira atacak kadar kimliğimizi ayaklar altına almaya değer mi ?
Bence bir düşünün.
Bakın bu konuda Platon der ki; “Asalet doğuştan değil, davranıştan doğar.” Bizlerde hiç bir harfi veya davranışı haksız bir cümleye kurban etmeden hakkı, hukuku ve adaleti sağladığımız gibi suçluların suçunu yüzlerine vurmayı da ihmal etmezsek güzel sözden ziyade güzel davranışların kapısını aralamış oluruz..
Peki bu cesareti sağlayabilecek babayiğit var mı?
Veya menfaatlerine dokunur diye bunu göze alabilecek biri veya birileri varsa bir adım öne çıksın. Çünkü bu dünya öyle bir dünya ki asalet borsasında zerre kadar değeri olmayanlar, çoğu zaman çirkinlikleriyle yüzleşirken bile kahraman olabiliyor.
Yeter ki samimi olsunlar. Ve hatanın neresinden dönersen kardır misali davransınlar.
Sonuç olarak Şair Baki der ki,
Uykuya dalıyorsunuz rüya yalan
Uyanıyorsun dünya yalan
Sadece baki kalan bu boş gök kubbede
Hoş bir sada bırakmaktır tek gerçek olan
Uyan ey insanoğlu uyan.