Öyle bir çağda yaşıyoruz ki; İnsan olanların derdini anlatacak kadar kelimesi varsa da ortalık;
Dünyası rol yapmak, senaryo yazmak ve film çekecek kadar derin bir hazinesi olanlardan geçilmiyor maalesef'
Oysa…
Ne çok özlenir oldu samimiyet ile ısındığımız zamanlar.
Ya sohbetlerimiz.
Kaldırımda yan yana oynayan çocuklar,
Köşe başlarını şenlendiren utangaç aşıklar,
Bu güzellikler çekip gittiğinden beri eskiden sözü ne çok kullanılır oldu.
Eskiden çok güzeldi dediğimizde hep iç çekiyoruz.
Çünkü çelme takmazdı en inandığımız dostlar ve ondan kısa sürerdi gönlümüzü tekmeleyen acılar. Bir bakışta anlardık hallerimizden, şimdilerde bin kelime ile anlatamazken.
Yalan söyleyince kızarırdı yüzümüz,
Kırınca bir kalbi sabah olmak bilmezdi.
En mahremlerimiz ortalıkta gezinmezdi.
Sır vardı ayıp vardı.
Sahi nerede o insanlar
İnzivaya mı? çekildi o güzel insanlar.
Ya o duygular nasıl olup unutuldular. Hayret etmemek elde değil.
Bakıyorum bu dünyaya acımasızlık mikrobunu salanlar, korunmasız insanların üzerine imkansızlığı da salladılar. Sonrada utanmazlıklarını bozdurup bozdurup harcayarak insanlığın düştüğü bu çıkmazı keyifle seyrediyorlar.
Sevgiyi, saygıyı, adaleti, emeği, dürüstlüğü, insanlığı ve özellikle öz değerleri materyalist düşünceye peşkeş çektiler ne yazık ki.
Ve bu dünyayı yaşanılmaz hale getirdiler maalesef.
Farabi’nin dediği gibi;
Toplum sevgi ile kaynaşır,
Adaletle yaşar,
Dürüst çalışmakla ayakta kalır.
Ama zerresi kaldı mı ?
Tabiki hayır.
Sonuç olarak bütün değerlerimiz tekrardan kavuşmayı umuyor. Sağlıklı günler diliyorum.