Esaret zincirlerini parçalayan, Türk Ulusunun yeniden doğuşunu müjdeleyen, Bir başlangıç, bir umut, bir dönüm noktası, Büyük bir direnişin ilk adımı...

Esaret zincirlerini parçalayan, Türk Ulusunun yeniden doğuşunu müjdeleyen, Bir başlangıç, bir umut, bir dönüm noktası, Büyük bir direnişin ilk adımı...

Bir ölüm kalım mücadelesi, 4 yıla yakın sürecek Kurtuluş Savaşının başlangıcı...

Samsun’a, hem de geri dönmemecesine...

Batının, Türkleri Anadolu’dan atıp, geldiği coğrafyaya geri göndermek olan şark meselesi... Osmanlıyı boğmak için hasta adam muamelesi...

1.Dünya Savaşı...

İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener “Türkiye’yi yok edinceye kadar savaşacağız.” derken, Ortaçağın Haçlı anlayışı, emperyalizmle güçlenerek çullanmıştı Türklerin üstüne.

Savaş sonrası acımasız bir ateşkes.

Ülke yorgun ve yoksul...

Ordunun silahlarına el konulmuş, adı var kendi yok.

İstanbul, Adana, Urfa, Antep, Antalya, Konya, Merzifon ve Samsun işgal altında...

Bir vesileyle İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918’de demirlemiş düşman donanmasını görüp, “Geldikleri gibi giderler.” dediğinde yaşı henüz 37 idi.

Diğer yandan, Hristiyan azınlıkların ve çetelerin hainlikleri,  ayrılıkçı faaliyetler, İngiliz ve Amerikan mandası taraftarlarının faaliyetleri, kapkara duman kaplamış gökyüzünü...

“Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı Yunanistan’dır” diyerek Yunan’a,15 Mayıs 1919’da, İzmir’deki Rum ve Yunanlıların sevinç gözyaşları içerisinde İzmir’i işgal ettiren Lloyd George.

Düşman, perişan ve yarı sömürge haline düşmüş Osmanlı’yı yok etmeye kararlı.

Bir bekleyiş, bir dua...yok muydu bir umut, bir çare?..

Mustafa Kemal’in 6 Mayıs 1919’da; Samsun bölgesinde huzur ve sükunun yeniden tesisi, silahların toplanması, şayet varsa mevcut şûraların kapatılmasını sağlamakla, müfettiş olarak, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilayetleriyle Erzincan ve Canik müstakil livalarını, komşu vilayetler Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara Kastamonu’daki askerî ve mülkî erkanı kapsayan görevlendirilmesi bir fırsat olmuştu.

Takvimler 16 Mayıs 1919’u gösterdiğinde,

Mustafa Kemal;

Genelkurmay Başkanı, hükümet üyeleri, bazı arkadaşları ve padişah Vahdettin’le vedalaşarak beraberindeki 23 kişilik maiyeti ve 25 neferle Bandırma vapuruyla İstanbul’dan hareket etti.

Karadeniz hırçın ve dalgalı...

19 Mayıs 1919...

Samsun’da karaya çıktı.

İşte bu ahval ve şerait içinde Mustafa Kemal, şöyle haykırıyordu;

“ Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak.

İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.

Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir.

Öyleyse, ya İstiklal ya ölüm!

İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.”

Bu parola Türk milletinin şuur ve vicdan rehberi olmuştu.

25 Mayıs Havza, 12 Haziran Amasya, 23 Temmuz Erzurum, 4 Eylül Sivas...

Ve Ankara’da toplandı milletin iradesi...

Peşinden ölümsüz İstiklal Marşımız doğdu, Mehmet Akif’le...

Sakarya’da “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” emri toprağa karış, karış yazılırken, Haçlı batının yüzyıllardır süren emeli de tarihe gömülüyordu.

Kocatepe’de, Dumlupınar’da...

kanla yoğrulurken vatan toprakları,

Başkomutanın,

“İlk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri! ”emriyle belli olmuştu, düşmanın İzmir’de denize döküleceği...

Tarihin yazdığı, Türk’ün Kurtuluş Destanı,

İşte bu yolculuk...

“...Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar.”

 Gençlere Atatürk’ün bu sözünü hatırlatarak;

 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere vatanımız için mücadele eden tüm kahramanları rahmet ve minnetle yad ediyorum.