Bir gün evliya hanımlardan Râbia-yı Adviyye hazretlerinin evine misâfirler gelmişti.

Bir gün evliya hanımlardan Râbia-yı Adviyye hazretlerinin evine misâfirler gelmişti. Misâfirlerin karnını doyurmak istedi. Fakat baktı ki sadece iki ekmek var. Ekmek misâfire yetmiyecekti. "Misâfirlere yetecek kadar ekmeği nasıl temin edebilirim?" diye düşünürken kapı çalındı. Gelen iki kişi de, karınları aç olduğu için Râbia-yı Adviyye'den yiyecek birşeyler isteyeceklerdi. Daha onlar bir şey söylemeden, kapı aralığından iki ekmek uzatıldı. Gelenler ekmeği alıp sevinerek oradan uzaklaştılar.

Evdeki misâfirler bu işe bir mânâ verememişlerdi. Mevcut iki ekmek de gitmişti. Kendilerine yiyecek birşey kalmamıştı. Fakat hazret-i Râbia'ya

birşey söylemeden “vardır bir hikmeti” diyerek beklemeye başladılar. Aradan bir saat geçmemişti ki, hazret-i Râbia'nın kapısı tekrar çalındı.

Kapıyı açtıklarında iki kişinin kucaklarında bir yığın ekmekle beklediklerini gördüler. Ekmek getirenler:

“Efendimiz bu ekmekleri, Râbia-yı Adviyye'ye hediye olarak gönderdi” dediler.

Hazret-i Râbia ekmekleri teker teker saydı. Onsekiz ekmek vardı.Ekmeği getirenlere, “ İki ekmek eksik” dedi.Gelen iki kişi çok mahcup oldular. Sakladıkları iki ekmeği de çıkartıp verdiler. Fakat hazret-i Râbia, bu iki ekmeği onlara hediye ederek:

“Bu iki ekmek sizin rızkınız idi. Gerçi siz izinsiz aldığınız için rızkınızı haram yoldan temin etmiş olacaktınız. Fakat şimdi helâlinden yiyeceksiniz” buyurdu.Olanlara bir mânâ veremiyen evdeki misâfirler nihayet dayanamayıp sordular:”Sen ekmek siparişi vermiş miydin?” “ Hayır.” Cevabı verince, “Peki niçin iki tane eksik diye söyledin, eksik olduğunu nereden bildin?” diye sordular.

Hazret-i Râbia şöyle cevap verdi:

“Biliyorum, siz bana yemek yemek için gelmiştiniz. Karnınız açtı. Fakat evdeki iki ekmek size yetmiyecekti. Bu iki ekmeği çoğaltmak

istedim. Bu sırada kapıya gelenlere mevcut iki ekmeği vererek, Allahü teâlâdan misâfirlere yetecek kadar ekmek vermesini istedim.”

“Peki yirmi tane ekmek geleceğini nereden bildin?”

“Çünkü, Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde, hayır hasenat yapılınca bire on vereceğini va'dediyor. Ben O'nun va'dine güvendim. İki ekmek yerine yirmi ekmek vereceğini biliyordum. Onun için eksik olduğunu

söyledim.”Bu hâli gören misâfirler, hazret-i Râbia'nın Allahü teâlânın sevgili kulu olduğunu yakînen bir daha görmüş oldular. Hazret-i Râbia, gelen hediyeleri dağıtır, günlerinin çoğunu oruçla geçirirdi. Bir defasında yedi gün yiyecek birşey bulamadı. İftarlarını sadece su ile yaptı. Sekizinci günü açlığı iyice şiddetlendi. Akşam ezânından sonra

kapı açıldı, birisi bir tabak yemek getirmişti. Yemeği içeri aldı. Mum almak için gitti. Geri döndüğünde kedinin yemeği dökmüş olduğunu gördü. Su

bardağı almak için gitti bu esnada mum söndüğünden ayağı takılıp bardak kırıldı. Anladı ki bunlar birer imtihan.” Yâ Rabbî! Bu zavallı kulunu

imtihan ediyorsun. Fakat âcizliğimden sabredemiyorum” diyerek bir ah çekti.

Bu sırada gaibten bir ses işitti:” Ey Râbia! İstersen dünya ni'metlerini üzerine saçalım, üzerindeki dert ve belâları kaldıralım. Hangisini tercih

edersin?” “Yâ Rabbî! Beni senden uzaklaştıracak şeylerden, uzak eyle! Beni onlara bulaştırma” diye yalvardı.Hazret-i Râbia'nın bütün ömrü Cenâb-ı Hakka taat ve ibâdet üzere geçti. Her işinde Allahü teâlânın rızâsını aradı .iktibastır.