Yıllardır evlerimizde misafir ettiğimiz MUHACİR kardeşlerimizden bir kaçının had bilmez hareketlerinden dolayı kentimiz bir kaç gündür adeta diken üstünde ve olağan bir hal yaşanıyor... Ölen kişilerin Urfalı olması...
Yıllardır evlerimizde misafir ettiğimiz MUHACİR kardeşlerimizden bir kaçının had bilmez hareketlerinden dolayı kentimiz bir kaç gündür adeta diken üstünde ve olağan bir hal yaşanıyor...
Ölen kişilerin Urfalı olması ya da Suriyeli olması dahi kentte tartışılır duruma geldi. ölenlerin insan olup olmadığı noktasında kimse tartışmadı.
Kimileri yaşanan sorunları sadece provokasyon çerçevesinde hastalıklı bir şekilde değerlendirirken kimileri de yaşanan olayları sadece Suriyelilere bağladı...
Siyasileri, bürokratları, STK'ları, kanaat önderleri ve hatta basını bile bunu yaptı...
İki yaklaşımda bana göre hastalıklı bir yaklaşım olup başını kuma gömen deve kuşu misali çözümden kaçmaktır.
Olaya farklı bir pencereden bakmakta yarar var ve bu yara hepimiz içindir...
2011 yılında Suriye'den Türkiye'ye akın eden bu insanları denetlenmeden gelişi güzel ülkeye yayılmasına izin veren siyasetçiler,Bunlardan kaynaklı yaşanan sorunları merkeze yani ANKARA'ya iletmeyen bürokratlar,
Kentlere yayılan ve iş yerleri açarak ya da ucuz iş gücü olarak çalışanlara yer ve işyeri verenler,Kira ücretini daha fazla veriyorlar diye Suriyelilere ev ve iş yeri kiralayanlar,parklara ve kente yayılan bütün tabelaları Arapça'ya çeviren ve kent için irili ufaklı Suriye meydanlarının oluşmasına izin eren belediyeler,
Genç kızlarıyla evlenmek için eşlerini boşayan ahmaklar, vs. vs. vs.
Sizlerde hiç suç yok mu?, sizler bugünlerin de geleceğini bilmiyor muydunuz?
Şimdi neden bağırıp, çağırıp, sağa sola saldırıp iki had bilmezin suçunu bütün insanlara atıp dükkanları yakıp, yıkıp, yağmalıyorsunuz?
Sizin DAEŞ'den ne farkınız kaldı?... Onlar da yağma, talan ve ölümü zirveye çıkarmıştı...
Suriyelilerin de kendilerine kucak açan Türkiye halklarına karşı saygılı olup gereken hassasiyeti göstermeleri gerekiyor...
En ufak bir sorunda ülkelerinde yapamadığı erkekliği burada yapmaya kalkmayacaklar...
Yoksa sığındıkları son liman olan Türkiye'de de huzursuzluk çıkarsa gidecekleri tek yer ESED'in kollarıdır...
Şanlıurfa Valisi Sayın Abdullah Erin'in dediği gibi "Sonuçta biz ev sahibiyiz, buradaki insanlar sizin ev sahibiniz. Suriyeli kardeşlerimiz de bu ev sahiplerinin misafirleridir. Hepimizin geleneğinde, örfünde, adedinde misafir gittiğimiz bir yerde misafirlik kurallarına tabi olmak vardır. Hiç birimiz misafir olarak gittiğimiz bir evde, ev sahibini rahatsız edecek nitelikte bir harekette, eylemde, söylemde bulunmayız. Bu, ev sahibine olan hürmettendir”
Bu kurallara uyulmadığı takdirde ev sahibi çıkıp, "Biz Urfa'da Suriyeli istenmiyoruz" diyecek ki zaten diyor da...
Hazır söz Sayın Vali Erin'e gelmişken; birkaç kelam da onunla ilgili söylemek da fayda var...
Bir bürokrat olarak Şanlıurfa'da yaşanan bir takım sorunlara çözüm bulmak adına gövdesini taşın altına koyan bir profil çizen Sayın Erin, bana göre süreci en yöneten kişi oldu...
Kent genelinde yaşanan sıkıntıların daha da büyümemesinin nedenlerinden biri bu gayret ve çabalardan geliyor...
Düzenlediği basın toplantısında yaptığı sükunet çağrısı ve akabinde Suriyelileri kanaat önderleriyle yaptığı toplantı ve gösterdiği kararlı duruş kendisini siyasi ve STK'ların karşısında bir hayli öne geçirdi...
Sükunet çağrısının ardından yaptığı kamu idarecilerinin liyakata göre atanması gerektiği çıkışı da halkın gözünde sayın Erin'in değerini daha da artırdı...
Şahsen ben bir gazeteci ve vatandaş olarak Sayın Valinin bu çıkışlarının ve pratikte çalışmalarının artmasını ve desteklenmesini isteyenlerdenim...
Ona buna sırt dayayıp koltukta yatanların değil; ülkeye ve millete çalışacak adamların desteklenmesi gerekiyor...
Benim şahsi görüş ve kanaatim, ki eminim bu Urfa'da çoğunluğun görüşüdür; Bu Vali desteklenmelidir...