Almışlar çocuğu okulun bir köşesine götürmüşler. Bende öğretmenler odasının camından bakarken tesadüfen gördüm. Dört tane A-4 kağıdını bantlayıp toprağa sermişler. Üç kız yere oturmuş. İndim yanlarına. Korktular önce, beni...
Almışlar çocuğu okulun bir köşesine götürmüşler. Bende öğretmenler odasının camından bakarken tesadüfen gördüm. Dört tane A-4 kağıdını bantlayıp toprağa sermişler. Üç kız yere oturmuş. İndim yanlarına. Korktular önce, beni görünce. Baktım beş dilim ekmek, biraz kaşar peyniri, iki meyva suyu. Hayırdır kızlar dedim. Yemek yiyiyoruz öğretmenim dediler.
Afiyet olsun devam edin dedim. Sonra gizlice köşeden onları izledim. İki kız yer gibi yapıyor, diğerine bırakıyordu hepsini. Saçını okşadı diğeri. Biri de espiri yapıp güldürüyordu hepsini. Zil çalınca, köşeyi geçerken birinin kolunu tuttum usulca. Anlat bakalım dedim. Meğer birinin babası iki-üç gün önce vefat edince bugün annesi bir şey koyamamış çantasına.
Demek ki 3-4 lirada bulamamış ya da unutmuş. Ama arkadaşları onu unutmamış. Allah ne verdi ise demişler. Hep beraber yemişler. Neden dedim sınıfta değil de köşede? ‘’ARKADAŞIMI UTANDIRMAK İSTEMEDİK ÖĞRETMENİM’’ deyince, içim acıdı ve dedim hadi sen git sınıfına bir an önce. Müdür beyden hem adresini hem izin aldım. Yerime bir arkadaşımı bıraktım.
Arabama atladım, ilk gördüğüm markette soluğu aldım. Daha 8 yaşında bu çocuklar. Vallahi ağlıyorum size yazarken şu an. Utandım el kadar çocuklardan… (Alıntı)