Zatın biri bir mescitte sohbet eder ve sürekli "Allah sizinle konuşuyor ; ama siz Allah’ı dinlemiyorsunuz" der.
Zatın biri bir mescitte sohbet eder ve sürekli "Allah sizinle konuşuyor ; ama siz Allah’ı dinlemiyorsunuz" der.
O sırada fakir biri içeri girip "Allah rızası için bana bir sarık veren yok mu" diye sorar.
Mescitteki bir adam "nasıl olsa evde bir sarığım daha var, ben kendi sarığımı verebilirim" diye gönlünden geçirir.
Sonra da kendi kendine "ben niye veriyorum, başkası versin, hem belki de sarığa gerçekten ihtiyacı yoktur" der.
Sohbet eden zat da o esnada tekrar "Allah sizinle konuşuyor ; ama siz Allah’ı dinlemiyorsınuz" der.
Sarık isteyen bir daha "Allah rızası için bana bir sarık veren yok mu" diye sorar.
Adam tekrar "ben kendi sarığımı vereyim" diye gönlünden geçirir ; fakat yine vermekten vazgeçer.
Sohbet eden zat yine "Allah sizinle konuşuyor, ama siz Allah’ı dinlemiyorsunuz" der.
Fakir adam bir daha sarık istediğinde o kişi yine "ben kendi sarığımı vereyim" diye gönlünden geçirir, fakat yine vazgeçer.
Konuşan zat bir daha "Allah sizinle konuşuyor, ama siz Allah’ı dinlemiyorsınuz" deyince bu defa sarığını vermekten sürekli vazgeçen adam ayağa kalkıp ;
-siz ikide bir Allah sizinle konuşuyor, ama siz Allah’ı dinlemiyorsunuz diyorsunuz.
Hani biz Allah'ı duymuyoruz?
Allah bizimle nasıl konuşuyor?
diye sorar.
O zat ise "Allah bir sarık için üç seferden fazla söz söylemez."diye cevap verir.
ALLAH, adama üç sefer" kendi sarığını ver" dedi, ama o vermedi.
Gönlüne gelen o hayır "ben kendi sarığımı vereyim" niyeti, Allah’ın ona "VER" demesiydi, ama o vermedi.
Aynı şekilde yolda yürüdüğümüzde, bir fakir gördüğümüz zaman "ona bir sadaka vereyim" dememiz Allahtan'dır.
Sonra nefis, şeytan müdahale eder ve içimizden o fakir için "belki zengindir, belki ihtiyacı yoktur. Kim bilir ne kadar parası vardır, en iyisi vermeyeyim" diye geçiririz.
Ya da Allah bizi ibadete, zikre, secdeye davet eder.
Biz de önce "kalkayım yapayım" deriz, ama sonra tembellik yaparız;yani bir şekilde Allahı dinlemeyiz.
Evet, unutmamamız lazım ki hayırdan, iyilikten, güzellikten, rahmetten aşktan, muhabbetten, sabırdan, şükürden yana gönlümüze her ne geliyorsa onu Allah bizim gönlümüze vahyediyordur ve asıl mesele onu dinleyebilmektir.
Biz, dinlemeyi unuttuğumuz için Allah gönlümüze vahyediyor, biz ise diyoruz ki "ben öyle düşündüm, aklıma, gönlüme öyle geldi."
Bir anda nasıl düşündün.?
Bir anda gönlüne bu nereden geldi.?
Senin gönlüne gelen ya Allah'tandır ya da şeytanın verdiği vesvesedir.!!
ZATEN GÖNLÜN ASLA BOŞ KALMAZ.!!
Allah sürekli seni kendine davet eder, şeytanda sana vesvese verip kendine davet eder