Kral, atına binip arazide dolaşırken, sıcaktan hararet basmış ve boğazı kurumuş. Su ihtiyacını giderecek ve kendisine ferahlık verecek bir şeyler yeme, içme ihtiyacı duymuş...
Kral, atına binip arazide dolaşırken, sıcaktan hararet basmış ve boğazı kurumuş. Su ihtiyacını giderecek ve kendisine ferahlık verecek bir şeyler yeme, içme ihtiyacı duymuş...
Etrafına bakınırken, bir nar bahçesi görmüş. Atını o yana doğru sürüp, bahçede çalışan delikanlıya selam vererek;
“-Bana bir nar ikram eder misin?” diye sormuş.
Delikanlı;
“-Hayhay, memnuniyetle” cevabını vermiş...
Biraz sonra, elinde güzel bir narla Kral’ın yanına gelmiş. Kral, narı ortadan ikiye bölüp, bir yarısını yemeye başlamış.
Bir yandan da;
“Oh! Ne güzel nar!” diye mırıldanmış.
Derken, gözü nar bahçesine doğru kaymış. Farkında olmadan; önce ağaçları, sonra dalları, daha sonra narları saymış. Arkasından, takdir duygularına haset kaygıları karışmış. İçinden;
“Keşke bu nar bahçesi benim olsaydı.
Acaba sahibi kimdir ve nasıl elde edilir?” diye düşünmeye başlamış...
Bu sırada, narın bir yarısı bitmiş, sıra öteki yarısına gelmiş.
Fakat, anlaşılmaz bir biçimde, tadı değişmiş ve alabildiğine kötüleşmiş. Kral, hayretler içinde;
“Evlat, bu ne iştir?
Nar'ın bir yarısı çok güzeldi, öteki yarısı bozuk çıktı” demiş.
Delikanlı, bilgece bir gülümseyişle;
“-Efendim, Kral’ın niyeti değişince, narın tadı da değişti” cevabını vermiş