İlköğretim ve ortaöğretimin yükünü üzerimizden atıp üniversite kapısından içeriye ilk adımı attığımızda dünyanın etrafımızda döndüğünü zannederiz. Ailemizin yıllarca biriken övgüleriyle, mahallelinin gururumuzu kabartan...

İlköğretim ve ortaöğretimin yükünü üzerimizden atıp üniversite kapısından içeriye ilk adımı attığımızda dünyanın etrafımızda döndüğünü zannederiz. Ailemizin yıllarca biriken övgüleriyle, mahallelinin gururumuzu kabartan dedikodularıyla karşılaşırız. Hazırlık yıllarındaki masa başı memur tiplemesini bir kenara atarak dur durak bilmeyen atik bir bilge edasıyla gezer dururuz. Özellikle de vize ve finallerden sonraki memleket faslına diyecek yoktur. Yıllarca süren eğitimin bizden çaldığı baharları telafi etmeye çalışırız. Gezmeler, partiler, sabahı bulan uzun eğlence geceleri… Derken kendimizi mezuniyet töreninde buluruz. Eve dönüş zamanı gelmiştir. Bu sefer ki dönüş biraz acı olacaktır. Hayatın pembeliği gitmiş tozu kalmıştır. Çünkü dedikoduların arasında ilk sırayı atama, iş bulma almıştır.
İş bulmak için yarışa tabi tutulacaksın, öyle bir yarış ki aynı bölümden mezun olan binlerce adayın girmek zorunda olduğu KPSS yarışı...
Öyle bir yarış ki beden eğitimi öğretmeninin antrenmanını yarıda bırakıp matematik yapmak için masa başında oturmak zorunda olduğu bir yarış, resim öğretmeninin hayatına renk veren şövalesine yerleştirdiği tuvalini yarıda bırakıp tarih, coğrafya, matematik, Türkçe testlerinden net çıkartmak için masa başına oturduğu bir yarış... Yetenek sınavından başarıyla geçenlerin yeteneksiz sayıldığı, bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılama bu olsa gerek, okulunu dereceyle bitirenin başarısız sayıldığı bir yarış.
23 Nisan 2010 tarihinde bu gerçeği şöyle ifade etmiştim: “ Eskiden üniversite mezunu birine gıpta ile bakılırdı. Şimdi ise acınarak bakılmakta; çünkü üniversite mezunu acınacak bir hale getirildi. Neymiş efendim, her üç kişiden biri üniversiteli olacakmış, kardeşim üç kişiden birini üniversiteli yapıp işsizler ordusunu arttıracağınıza, üniversite mezunu üç kişiyi işe alsaydınız olmaz mıydı? Yakında üniversite mezunu işsizler, lise mezununu işsizleri de geride bırakacak. Böylece Türkiye'de bilgili ve işsiz bir halk kitlesi ortaya çıkacak.” çünkü politika belliydi; GEL, KİM OLURSAN OL, YİNE DE ÜNİVERSİTEYE GEL...

Not: Lisans veya ön lisans mezunu sayısının artması elbette olumsuz bir durum değildir, olumsuz olan, üniversite mezunlarının kendi mesleklerini icra edebilecekleri iş imkânlarının olmayışıdır. Vesselam…