Hepimizin bildiği gibi; “Hayvanlar, Allah’ın sessiz kullarıdır.” şeklinde bir söylem var. Kendilerini ifade etme yeteneği ‘yeterince’ verilmemiş olan, bu varlıklarla beraber yaşamaktayız. Bu varlıkların bazıları korkutucu, bazıları iğrenç te olsa, hepsi yaşamlarını bizim için sürdürmekte. Hayvanlar olmadan, var olan bir dünyanın ne kadar sığ bir durumda olacağı düşünülmeli. Nasıl bitkiler olmadan yaşanılamazsa, hayvanlar da bizim ve dünyamızın ayrılmaz parçaları olarak görülmeli.

   Hayvanlar ile dost olabiliriz. Onlarla dostluğun ayrı bir yeri olduğuna inanıyorum. Hayvanlarla en yakın dostluğu da çocukların kurduğu gözlemlenmekte. Aynı zamanda onların ürünlerinden, gücünden ve başka özelliklerinden de istifade etmekteyiz.

   Kedilerin birçok olumlu özelliğinden bahsediliyorken onların nankör olduğunun söylenmesi manidar. Oysa bu gizemli hayvanlar, İslamiyet’te önemli bir yere sahip. Onları evde beslemenin sünnet olduğu biliniyor. Onlar hakkında söylenecek çok şey var.

   Küçük yaşlarda, yeterince bilinçli olunmadığından dolayı hayvanlara zarar verilebilmekte. Ancak erişkin olup ta hayvanlara zarar veren insanların, ruhsal gelişimlerini tamamlayamadıklarını düşünmekteyim.

   Bazılarımız, hayvanları zorunlu sebepler dışında katletmekte. Hayvanlar, lüks tüketim eşyaları yapımında kullanılmak üzere;  postları,  dişleri v.b. için  öldürülmekte. Spor yapma anlamında veya zevk için hayvanları  öldürenlere de rastlanmakta. Oysa böyle bir hakkımız bulunmamakta. Bir hadis te buna işaret etmekte; “ Kim bir canlıyı, bir kuşu haksız yere öldürürse, o, kıyamet günü ondan şikayetçi olacaktır.”

HAYVAN SEVGİMİZİN ÖLÇÜSÜ NE OLMALI?

   İslamiyet’te özellikle kurban bayramı zamanlarında, kurban kesmek gereklidir. Ancak bazı provokatif amaçlı kimseler bunu, hayvan haklarının ihlali şeklinde göstermek istemekteler. Oysa çoğu dinde “kurban” ibadetine rastlanmakta ama onların bu inancı  üzerine  provokatif oyunlar oynanmamaktadır.

   Hiçbir varlık boşuna yaratılmamış olup; İslamiyet’te sevilmeyen domuzların da tabiatta belirli görevleri bulunmakta. Keza sırtlan gibi iğrenç bir hayvanın, tabiatta canlı artıklarının yok olmasına katkısı yadsınamayacak  oranda. Yılanın da zararlı hayvanları  yediği ve artmalarını önlediği belli.

   Bazı insanlar, hayvanlarla  haşır neşir görünmekte. Hayvanlar gerçekten de insanlara mutluluk verebilmekte. Hayvanları çok sevip te evini hayvanat  bahçesine çevirmiş insanlara da rastlanmakta. Bu arada, hayvanlarla aşırı şekilde içli dışlı yaşamanın,  gerçeklikten uzaklaşmış olmanın bir işareti olduğu da unutulmamalı.

   Dinimize göre, evin içinde yalnızca kedi, kafes kuşları, akvaryum balığı v.b. hayvanları beslemek uygun görülmekte. Köpek, papağan, maymun gibi hayvanların beslenmesine sıcak bakılmamakta. Bu tip engellemelerin de bazı önemli  sebepleri bulunmakta.

   Özetle hayvanlar, insanlar için vardır. Tabi onların da bizim üzerimizde hakları olduğu hatırlanmalı. Onların haklarına yönelik saldırılarımızın, bize ne gibi olumsuz sonuçlar doğurabileceği iyice hesaplanmalı. Bu saldırıların bize yüklü bir fatura olarak geri döneceği ortada. Hayvan sevgisini başka açıdan da değerlendirecek olursak,  bu duygu Hindistan’daki gibi abartılıp onlara tapınılmamalı.